7 Temmuz 2013 Pazar

LİKİT (BELİRLİ YAHUT BELİRLENEBİLİR) OLMAYAN ALACAKLARDA İNKAR TAZMİNATINA HÜKMEDİLEMEZ.

T.C. YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu
Esas:  2001/9-981
Karar: 2001/1063
Karar Tarihi: 21.11.2001


ÖZET: Faiz oranları ve miktarları likit değildir. Bu nedenlerle icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceğinin gözetilmesi gerekir.


(2004 S. K. m. 67)

Dava: Taraflar arasındaki <itirazın iptali> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İskenderun Asliye 1.Hukuk (İş) Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 17.10.2000 gün ve 664-997 sayılı kararın incelenmesi davalı-borçlu işveren vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 16.4.2001 gün ve 3209-6431 sayılı ilamı ile;

(... 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2- Takip konusu olan alacak için davalı şirket kıdem tazminatını icraya yatırırken ayrıca % 110 oranında gerçekleşen faizin tutarını da ödemiştir. Mahkeme ise yargılama sırasında belirlenen yıllık faiz oranı % 145 oranında faiz tahakkuk ettirilmesini tesbit ettirmiş ve aradaki farkın tahsiline karar verilirken ayrıca bu miktar üzerinden icra inkar tazminatına hüküm kurmuştur. Ne var ki faiz oranları ve miktarları likit değildir. Buna rağmen icra inkar tazminatına hükmedilmesi doğru değildir. Kararın bu yönden bozulması gerekmiştir ...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davalı-borçlu işveren vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davalı-borçlu işveren vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 21.11.2001 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Dava, İ.İ.K.nun 67. maddesine dayalı itirazın iptali isteğine ilişkindir.

Davacı alacaklı işçi; kıdem tazminatı ve bunun geç ödenmesinden kaynaklanan faiz alacağının tahsili için borçlu-davalı işveren aleyhine icra takibine girişerek, ilamsız takip talebinde bulunmuştur. Borçlu işveren kıdem tazminatından kaynaklanan borcun büyük bölümünü kabul edip ödemiş, ancak geç ödemeden kaynaklanan faiz isteminin miktar ve oranına karşı çıkarak, bu yönüyle takibe itiraz etmiştir. Takip itiraz edilen kısımlar yönünden durmuş, alacaklı işçi T.C.Merkez Bankasının mevduat faiz oranlarına ilişkin yazısını ibrazla İcra Müdürlüğünden faizin yazıda belirtilen oranda uygulanmasını, borçluya bu konuda muhtıra çıkarılmasını istemiştir. İcra Müdürlüğünce bu talebe uygun yapılan işlem borçlu işverenin şikayeti üzerine sonuçta merci tarafından iptal edilmiştir.

Eldeki dava, alacaklı işçi tarafından asıl alacağa uygulanacak faiz oranına yönelik itirazın iptali istemiyle açılmıştır.

Davalı işveren, davacı işçinin alacağının kıdem tazminatından kaynaklandığını, buna uygulanacak faiz oranının 1 yıllık değil ödenmeyen süre nazara alınarak 3 aylık mevduata uygulanan en yüksek faiz üzerinden hesaplanması gerektiğini, davacının isteminin haksız olup icra inkar tazminatının istenemeyeceğini, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece dava kabul edilmiş, alacağın likit ve itirazın haksız olması nedeniyle %40 icra inkar tazminatının da davalı borçludan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davalı borçlunun temyizi üzerine faiz alacağı yönünden temyiz itirazları reddedilmiş, karar icra inkar tazminatı noktasından, alacağın likit olmadığı gerekçesiyle bozulmuştur.

Yerel mahkeme direnme kararı vermiş, çoğunluk görüşü bozma yönünde oluşmuştur.

Aynı durumdaki bir kısım işçi tarafından açılan itirazın iptali davalarında aynı şekilde icra inkar tazminatının kabulü yönünde verilen kararların Özel Dairece, itirazın kaldırılması davalarında verilen kabul kararlarının da 12.Hukuk Dairesince onanarak kesinleştikleri dosya kapsamı ile bellidir.

Uyuşmazlık; borçlunun alacaklı tarafından istenen faiz oran ve miktarına itirazında haklı ve takibe konu alacağın da likit olup olmadığı, noktasındadır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki; işçi alacakları ve özellikle de kıdem tazminatı özel bir konum ve öneme sahiptir. Nitekim, bu özelliği gereği yasada zamanında ödenmemesine yaptırım getirilmiş, geç ödenmesini önlemeye yönelik hükümlere yer verilmiştir.

Bu bağlamda davanın dayanağını da oluşturan 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14. maddesinin 11. fıkrasının son cümlesini irdelemekte yarar vardır. Bu cümlede; <Kıdem tazminatının zamanında ödenmemesi nedeniyle açılacak davanın sonunda hakim gecikme süresi için ödenmeyen süreye göre mevduata uygulanan en yüksek faizin ödemesine hükmeder... İşçinin mevzuattan doğan diğer hakları saklıdır> denilmektedir. Maddenin lafzında da açıkça belirtildiği gibi zamanında ödenmeyen kıdem tazminatına talep halinde faiz ödenmesi zorunlu olup, takdire bırakılmamıştır. <Hükmeder> kelimesi bunu açıkça ortaya koymaktadır. Bununla yetinilmeyip faizin oran ve hesap biçimi de açıkça belirtilmiştir. Her ne kadar Yargıtay önceleri bu maddenin yorumunda değişik uygulamalara gitmiş ise de uzun süredir yasaya uygun kabul tarzı ile maddenin açıklığı ve düzenleme amacı karşısında <ödememe olgusunun gerçekleştiği dönemdeki en yüksek mevduat faiz oranının uygulanacağı> kabul edilmiş ve uygulana gelmektedir. Ayrıca Yasada kastedilen <mevduata uygulanan en yüksek faiz”in tespitinde de T.C.Merkez Bankasının 1.7.1987 tarihinde yürürlüğe giren 87/11921 sayılı kararname gereğince bankalarca tespit ve ilan olunan ve bildirilen en yüksek faiz oranlarını gösterir aylık bültenleri dayanak alınmaktadır.

Şu durumda, takibe ve itiraza konu faiz alacağının oran ve miktarı belli ve belirlenebilir nitelikte olup, hakimin takdirine de bağlı değildir.

Yeri gelmişken ifade etmek gerekir ki; icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesinin 2. fıkrası uyarınca borçlunun ilamsız takipte kendisine tebliğ olunan ödeme emrine itiraz etmiş olması ve alacaklının da itirazın kaldırılması için icra tetkik merciine başvurmadan mahkemede itirazın iptalini, dava etmesi, bu davadan da haklı çıkması yasal şartının gerçekleşmesi gerekir. Bu tazminatın kanuna konulmasının ve daha sonra yapılan değişiklikle de arttırılmasının amacı borçlunun borcun miktarını bilebilecek veya bu miktarı tayin edebilecek durumda iken icrada ödeme emrindeki borcunu inkar etmesini önlemektir.

Kanunun lafzı (sözü) ve ruhu birlikte gözönüne alındığında, icra inkar tazminatına hükmedilmesi için takip konusu alacağın mutlaka bir senede veya yazılı belgeye dayanmasında da zorunluluk bulunmamaktadır.

Böylece, mahkemeye başvuran ve itirazın haksızlığını ileri süren alacaklının bu talebinde haklı olduğuna, itirazın haksızlığına mahkemece karar verilmiş olması yeterli bir şarttır. Ayrıca, itiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise ayrıca kötüniyeti aranacaktır. Takip konusu bir alacağın belirli, sabit olması, borçlu tarafından bilinmesi veya bilinebilir olması, hakimin takdirine bağlı olmaması da diğer bir koşul olarak karşımıza çıkmaktadır. Borçlunun böyle bir alacağa karşı itirazı haksız sayılır. Alacağın miktarı ancak mahkemece yapılacak inceleme ile tespit edilebilecek ise itiraz eden borçluya icra inkar tazminatı yükletilemez.

Bu ilkeler Hukuk Genel Kurulu’nun 13.12.1967 gün, 1966/4-1344 esas, 1967/615 karar sayılı ve 20.6.1980 gün, 1979/9-82 esas, 1980/2073 karar sayılı ilamlarında da açıkça vurgulanmıştır.

Tüm açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında; davacı alacaklı işçinin geç ödenen kıdem tazminatı alacağı nedeniyle yasa gereği talep ettiği faiz alacağını istemede haklı olduğu, davalı borçlu işverenin bu alacağa itirazında haksız olduğu mahkemenin dairece de kabul edilen kararı ile kesinleşmiştir. Borçlunun faiz oranının daha kısa dönemdeki miktar olması yönündeki itirazının iyiniyetli olduğunu kabule de olanak yoktur. Zira, bu konu yoruma ve hakimin takdirine açık olmadığı gibi, hakimin takdiri ile belirlenebilecek bir hususta değildir. Takibe ve itiraza konu faiz alacağının borçlu tarafından bilindiği ve bilinebilir olduğundan da kuşku bulunmamaktadır.

Sonuç olarak; takip ve itiraza konu alacak likit, belirlenebilir bir alacak olup, borçlu itirazında haksız ve kötüniyetli olduğundan buna dayanarak davacı alacaklı işçi yararına icra inkar tazminatına hükmeden yerel mahkemenin direnme kararı yerinde olup onanması gerekir. Aksi düşünce ile bozma yönünde oluşan çoğunluk görüşüne katılmıyoruz. (¤¤)

(KAYNAK: Av. Ahmet Fatih Alper DEMİR)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder