18 Temmuz 2013 Perşembe

TAAHHÜDÜ İHLAL SUÇUNUN YARGILAMASINI YAPAN MAHKEME BORÇLUNUN HAKLI BİR NEDENLE ÖDEME YAPAMADIĞINI ARAŞTIRMAK ZORUNDA DEĞİLDİR.

T.C. YARGITAY
16.Hukuk Dairesi

Esas: 2010/436
Karar: 2010/1602
Karar Tarihi: 01.03.2010

ÖZET: Tazyik hapsinde amaç yükümlülüğün yerine getirilmesini sağlamaktır. Borçlu, ödeyebileceği bir borç için taahhütte bulunmalıdır. Borçlu tarafından borcun makbul sebep sebebiyle yerine getirilemediği ileri sürülmediğine göre, mahkemeden resen bu konunun araştırılması da beklenmemelidir. İtirazın reddi gerekir.
(2004 S. K. m. 340) (5271 S. K. m. 271, 309) (2709 S. K. m. 2, 10, 11, 13, 38) (ANY. MAH. 28.02.2008 T. 2006/96 E. 2008/65 K.)

Dava: Ödeme şartını ihlal eyleminden borçlu H. P.'ın, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 340. maddesi gereğince 3 aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırılmasına dair Ödemiş İcra Mahkemesinin 17.04.2009 günlü ve 2008/3170 esas, 2009/967 s. kararına karşı yapılan itirazın kabulü ile anılan kararın kaldırılmasına, müteakip işlemlerin mahkemesince yapılmasına ait Ödemiş Ağır Ceza Mahkemesinin 17/06/2009 günlü ve 2009/477 değişik iş s. kararını kapsayan dosya incelendi.

Tebliğname ile;

Ödemiş İcra Müdürlüğünün 2008/1131 sayılı takip dosyasında icra dairesinde 10/11/2008 gününde düzenlenen talep ve taahhütname tutağında belirlenen taahhüdün alacaklı vekili tarafından da kabul edildiği, ancak borçlunun ihlâlde bulunduğu, geçerli bir taahhüt söz konusu olduğu gözetilerek itirazın reddi yerine kabulü ile yazılı biçimde karar verilmesinde,

Ödemiş İcra Ceza Mahkemesi’nce verilmiş bulunan karara karşı yapılan itirazın kabul edilmiş olması karşısında, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 271/2. maddesi hükmü gereğince, itirazın konusu hakkında da bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, yazılı biçimde hüküm kurulmasında isabet görülmemekle anılan kararın 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 15/12/2009 tarih ve B.03.0.CIG.0.00.00.04-105-35-8324-2009/14425/70774 s. yasa yararına bozma istemine atfen Yargıtay C. Başsavcılığının K.Y.B. 2009/296882 s. tebliğnamesiyle talep edilmiş olmakla, gereği görüşüldü:

Karar: Borçlu aleyhine Ödemiş 2. İcra Müdürlüğü’nün 2008/1131 esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibinde 1.11.2008 gününde düzenlenen tutanakta borcun tamamını 15.12.2008 gününde ödemeyi taahhüt ettiği, belirlenen tarihte borcu ödememesi sebebiyle şikayetçi vekili tarafından 24.12.2008 havale günlü dilekçe ile İİK’nun 340. maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle şikayette bulunulduğu, Ödemiş İcra Mahkemesince yapılan yargılama sonunda 17.4.2009 tarih, 2008/3170 esas ve 2009/967 s. kararla borçlunun üç aya kadar tazyik hapsi cezası ile cezalandırılmasına dair kararın sanığın itirazı üzerine mercii Ödemiş Ağır Ceza Mahkemesi’nce <.....ödeme gücü olduğu durumda borcu yerine getirmeyen ve taahhüdü ihlal edenlerin cezalandırılması zorunludur. Taahhüdü yerine getirememe nedeni, düzenlenen ödeme taahhüdüne göre belirlenememiştir. Sanığın, kararlaştırılan taahhüdü ne yaparak yerine getireceğine ve geçim kaynağına ait taahhütte bulunma gerekçesi düzenlenen tutanakta belirtilmemiştir. Anayasa'nın 38. maddesinin 8. fıkrası gereği sanığın taahhüdü yerine getirmeme amacının ve borcu ödeme gücünün icra dosyasında araştırılması gerekmiştir.....> gerekçesi ile itirazın kabulüne, icra mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve müteakip işlemlerin mahkemesince yapılmasına karar verilmiştir.

Borçluya isnat edilen eylem 2004 sayılı İİK’nun 340. maddesinde, <111 inci madde mucibince veya alacaklının muvafakati ile icra dairesinde kararlaştırılan borcu ödeme şartını, makbul bir sebep olmaksızın ihlal eden borçlunun, alacaklının şikayeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra borçlu borcun tamamını veya o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu meblağı öderse tahliye edilir; ödemelerini tekrar keserse, hakkında tazyik hapsine yeniden karar verilir. Ancak, bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi üç ayı geçemez.> biçiminde düzenlenmiştir. Maddede <makbul bir sebep olmaksızın> ödeme şartını ihlal eden borçlunun cezalandırılacağı öngörülmekte olup, postaya tarihinden önce verilen taksidin icra dosyasına gecikerek girmesi, hastalık, yangın, su baskını ve deprem gibi olağanüstü olaylar makbul sebep olarak kabul edilmelidir.

Anayasa'ya 3.10.2001 tarih ve 4709/15 sayılı Kanunla eklenen <Hiç kimse sadece sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz> hükmünün de olayımızda geçerliliği bulunmamaktadır. Zira 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 5358 sayılı Kanun ile değiştirilen 340. maddesinin Anayasa'nın 2, 10, 11, 13 ve 38. maddelerine aykırılığı iddiasıyla itiraz yoluyla yapılan başvuru hakkında Anayasa Mahkemesi’nin 10 Nisan 2008 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 28.2.2008 tarih 2006/96 Esas, 2008/65 Kararı ile özetle, <...itiraz konusu kuralda düzenlenen yaptırım Anayasa'nın 38. maddesinin sekizinci fıkrasında sözü edilen doğrudan sözleşme yükümlülüğünün yerine getirilememesi olmayıp, kanunla getirilen ve kamu otoritesince yürütülen cebri icranın etkinliğini sağlama amacını taşıdığı...> gerekçesiyle bu kural Anayasa'nın 38. maddesinin sekizinci fıkrasına aykırı bulunmamış ve itirazı reddetmiştir.

Tazyik hapsinde amaç yükümlülüğün yerine getirilmesini sağlamaktır. Borçlu, ödeyebileceği bir borç için taahhütte bulunmalıdır. Borçlu tarafından borcun makbul sebep sebebiyle yerine getirilemediği ileri sürülmediğine göre, mahkemeden re'sen bu konunun araştırılması da beklenmemelidir. Hal böyle olunca itirazın reddi yerine, yazılı biçimde karar verilmesi isabetsizdir.

Bozma kararının niteliği karşısında tebliğnamedeki sair bozma nedenini tartışmakta hukuki yarar görülmemiştir.

Sonuç: Açıklanan sebeplerle Yargıtay C. Başsavcılığının yasa yararına bozma istemine atfen düzenlediği tebliğname yerinde görülmekle Ödemiş Ağır Ceza Mahkemesi’nin 17.6.2009 gün ve 2009/477 D.İş sayılı kararının 5271 sayılı CMK'nun 309/4-c maddesi uyarınca aleyhe tesir etmeyecek biçimde BOZULMASINA, <yargılamanın yenilenmesi yasağı> sebebiyle bozma kararı doğrultusunda yeniden karar verilmesinin gerekmediğine, 01.03.2010 tarihinde karar verildi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder