11 Ekim 2022 Salı

BİR SÖZLEŞMENİN KİRA SÖZLEŞMESİ OLARAK TANIMLANMASI VE BUNA BAĞLANAN BAZI HUKUKİ SONUÇLARIN İNCELENMESİ

 

 

BİR SÖZLEŞMENİN KİRA SÖZLEŞMESİ OLARAK TANIMLANMASI VE BUNA BAĞLANAN BAZI HUKUKİ SONUÇLARIN İNCELENMESİ

 

 

Kira sözleşmesi 6098 s. TBK m.299’da Kira sözleşmesi, kiraya verenin bir şeyin kullanılmasını veya kullanmayla birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık kararlaştırılan kira bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” Şeklinde tanımlanmıştır. Görüleceği üzere bir kira sözleşmesinden bahsedebilmek için;

 

·         Sözleşmede bir kiralayan ve bir de kiracı olmak üzere iki taraf olacaktır. Kiralayan ya da kiracıların birden fazla gerçek ya da tüzel kişiden oluşması bu gerçeğe aykırılık teşkil etmez.

·         Kiralayan, kiraya verdiği şeyin belli bir süre ile sadece kullanılma hakkını kiralayabileceği gibi, kullanmayla beraber ondan yararlanılmasını yani hukuki semerelerinin de kiracıda bırakmayı da kabul edebilirken, kiracının borcu ise bu kiralamanın bedelini üstlendiği şekilde kiracıya ödemek yükümlülüğü altına girebilir.

 

Bu tanıma göre Yargıtay;

 

·          Davacı ile davalı şirket arasında imzalanan 16/06/2014 başlangıç tarihli, günlük kira bedeli 225 TL olan 10 gün süreli sözleşme, araç kira sözleşmesi (taşınır kira sözleşmesi) olup taraflar arasındaki uyuşmazlığın TBK'nın 299 vd. maddeleri gereği çözümlenmesi gerekmektedir. Buna göre, Mahkemece, taraflar arasında geçerli olan kira sözleşmesi hükümleri de değerlendirilmek suretiyle kiralanan araçta meydana geldiği iddia edilen zarar ile davacının zararının belirlenmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; uyuşmazlığın niteliğinin tespitinde hataya düşülerek yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir. içtihadıyla araç kiralama ilişkilerinin kira sözleşmesi olduğunu ve 6098 s. TBK m.299 .vd hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiğini (Y.3.H.D. 25.11.2020 tarih, Esas: 2020/10845; Karar: 2020/7085)

Uyuşmazlığa konu bir sözleşmenin yukarıda özellikleri açıkça belirlenmiş bir kira sözleşmesi kapsamında olup olmadığının tespit edilmesi oldukça önemlidir. Yargıtay, “Davacının delil olarak gösterdiği icra dosyası taraflar arasında kira ilişkisinin varlığı bakımından kesin delil teşkil etmediği gibi davalı bu icra dosyasında da kira ilişkisini açıkça kabul etmemiştir. Bu durumda; kira ilişkisinin varlığı, başlangıç tarihi ve süresi bakımından taraflar arasında bir çekişme bulunduğundan mahkemece bu hususlar üzerinde durularak tarafların bu konuda gösterecekleri tüm deliller toplandıktan sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru değildir.” (Y. 6. H.D.  16.01.2014 tarih, 2013/ 6723 E., 2014/432 K.) içtihadıyla bu hususta taraflar arasında bir çelişme varsa bu çelişmenin öncelikle giderildikten yani kira sözleşmesinin varlığı hakkında bir olumlu-olumsuz bir tespit yapıldıktan sonra diğer taleplerin dikkate alınması gerektiğini hükme bağlamıştır.  

 

Bir sözleşmenin kira sözleşmesine ait olup olmadığının tespiti, davanın açılacağı görevli mahkemenin tespiti, uygulanacak kanun maddeleri, arabuluculuk dava şartına bağlı olup olmadığı gibi diğer pek çok hukuki sorunu etkileyeceğinden oldukça önemlidir. Bu hususun önemini belirten bir Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında

·         Davanın asliye hukuk mahkemesinde görülerek taraflar arasında yapılan kira sözleşmesinin davacı üniversite bakımından da geçerli ve bağlayıcı olup olmadığının tartışılması, hukuken geçerli bir kira ilişkisinin varlığının saptanması hâlinde işgal ve kötü niyetli bir kullanım durumu olmayacağından davanın reddedilmesi, aksi hâlde ise ecrimisil isteği yönünden bir karar verilmesi gerekirken, sulh hukuk mahkemesi tarafından davacının isteminin farklı yasa ve koşullara tabi bulunan kira alacağı olarak nitelendirilerek karar verilmesi doğru görülmemiştir. ”(Y.H.G.K. 06.10.2020 tarih, 2020/8-242 E.; 2020/712  K.)

 

Görüleceği üzere, bir kira sözleşmesinin varlığının kabul edilmesi halinde sulh hukuk mahkemesinde kiraya ilişkin hükümler uygulanacakken, geçerli bir kira ilişkisinden bahsedilmemesi halinde ise bu defa asliye hukuk mahkemesinde ecrimisil adı verilen haksız işgale ait hukuk kuralları uygulanabilecektir. Yine kira ilişkisinin varlığından bahsedilecekse tahliye hükümleri yönünden dava değerlendirilebilecekken, geçerli bir kira ilişkisi olmadan bir zilyetliğe tecavüz varsa 3091 sayılı Taşınmaz Mal Zilyetliğine yapılan tecavüzlerine karşı mülki amirlikçe zilyetliğe tecavüzün son verilmesi ya da el atmanın önlenmesi davaları gündeme gelebilecektir. Bu hususta Yargıtay’da ;

 

·          davalının ibraz ettiği kira sözleşmesinin davacı bakımından da geçerli ve bağlayıcı olup olmadığının tartışılması, hukuken geçerli bir kira ilişkisinin varlığının saptanması hâlinde işgal ve kötü niyetli bir kullanım durumu olmayacağından davanın reddedilmesi, aksi hâlde ise el atmanın önlenmesi ve ecrimisil istekleri yönünden bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde görev nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi doğru değildir. (Y. 3. HD. 30.05.2019 tarih, 2017/ 8612 E., 2019 / 5171 K.)

 

Kira sözleşmelerinin niteliği gereği bir sonu olması gerekmesi nedeniyle kira sözleşmesinin süresinin de belirlenmesi önem arz etmektedir.

6098 s. TBK sisteminde kira süresinin açık ve net bir süre olarak belirlenmesi gibi bir zorunluluk aranmamıştır. Başka bir deyişle, kira süresinin sona ereceği süre, kira sözleşmesinin varlığı için bir unsur olarak değerlendirilmemiştir. Bu hususta 6098 s. TBK m.300’de “ Kira sözleşmesi, belirli ve belirli olmayan bir süre için yapılabilir. Kararlaştırılan sürenin geçmesiyle herhangi bir bildirim olmaksızın sona erecek kira sözleşmesi belirli sürelidir; diğer kira sözleşmeleri belirli olmayan bir süre için yapılmış sayılır.” şeklinde düzenleme yapılarak kira sözleşmesinin belirli ya da belirsiz süreli olarak belirlenebileceğini hükme bağlamıştır. O halde bir sözleşme;

·         Açık veya örtülü biçimde bir süre belirlenmişse ve herhangi bir bildirim olmaksızın kararlaştırılan sürenin geçmesiyle sona erecek kira sözleşmesi belirli süreli kira sözleşmesidir. Başlangıcı belli süresi belli olan sözleşmelerdir (Ceran, Mithat: Kira Sözleşmesi ve Tahliye Davaları Ankara 2019, s. 130)

·         Bu nitelikte olmayan tüm sözleşmeler belirsiz süreli kira sözleşmesidir.

      Kira süresinin belirlenmesi, sözleşmenin sona ermesi, uzaması.. vs gibi diğer tüm hukuki sonuçları açısından oldukça önemlidir. Çünkü öncelikle bir kira sözleşmesinin belirli bir süre sonunda biteceği kabul edikten sonra, ona bağlanacak sonuçlar da başkaca hukuki sonuçlar doğuracaktır. Bu nedenle Yargıtay,

·          Davaya dayanak yapılan ve hükme esas alınan 28.09.2008 başlangıç tarihli ve beş yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Kiralananın niteliğine göre sözleşme B.K.'nun adi kiraya ilişkin hükümlerine tabidir. Sözleşmenin 5. maddesinde "sözleşmenin geçerli olacağı süre sözleşme tarihinden itibaren 5 yıldır. Sürenin sona ermesinden 3 ay önce kiracı sözleşmeyi feshettiğini diğer tarafa yazılı olarak bildirmedikçe, sözleşme aynı şartlarla ve aynı süre için uzatılmış sayılacaktır." düzenlemesine yer verilmiş olup, bu düzenleme ile kiracıya 5 yıllık sürenin bitiminden 3 ay önce fesih iradesini bildirmediği takdirde sözleşmenin aynı koşullarda 5 yıl daha uzatma hakkı tanınmıştır. Kiracı sözleşmede kararlaştırılan sürede fesih hakkını kullanmadığından, sözleşme 28.09.2013 tarihinden itibaren 5 yıl süre ile yenilenmiş olup, sözleşmede kiracıya tanınan bu hak kiralayanın ihtarıyla tek taraflı olarak ortadan kaldırılamaz.” (Y. 6. HD. 09.12.2014 tarih, 2014/ 12102 E., 2014//13668 K. )

İçtihadıyla; belirli süreli kira sözleşmelerinde sözleşmenin bitiminden sonra sözleşmenin uzatılacağına dair yapılan anlaşmaların geçerli olacağını kabul etmiştir. Bu nedenle bir kira sözleşmesinin bitim tarihinin belli olması yahut belirlenebilir olması önemlidir.  

    Kira süresinin bitmesi, kira ilişkisinin bittiği anlamına gelmez. Bu nedenle bir kira sözleşmesinin süresinin bitiminden sonra taraflarca sözleşme feshedilmemişse, kira sözleşmesinin bitiminden sonraki döneme ait talepler de ecrimisil değil, yine kira hukukuna ait kurallar çerçevesinde çözümlenecektir. Başka bir deyişle; kira sözleşmesi tarafların ortak iradesiyle feshedilmedikçe veya mahkeme kararıyla ortadan kaldırılmadıkça geçerliliğini koruyacaktır. Bu hususta Yargıtay,

·          Dava, kira alacağı istemine ilişkindir. Taraflar arasında noter onaylı 01.01.2005 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesi bulunmaktadır. Kira sözleşmesi tarafların ortak iradesiyle feshedilmedikçe veya mahkeme kararıyla ortadan kaldırılmadıkça geçerliliğini korur. Davaya konu taşınmaz çatılı işyeri olup sözleşmedeki kira süresinin bitmesi kural olarak akdi ilişkiyi sona erdirmez. Davacı 01.01.2006 - 12.12.2007 tarihleri arasındaki kira bedellerinin ödenmediğini belirterek tahsilini istemiştir. Dava dilekçesinde tahsili istenen miktar ve kira parası açıklanmamış, taşınmazın davalının işgalinde olduğu belirtilerek emsale göre tespit edilecek bedelin tahsili istenmiştir. Taraflar arasında kira ilişkisinin varlığı tartışmasızdır. Yukarıda açıklandığı gibi sözleşme süresinin bitmesi taraflar arasındaki kira ilişkisini kendiliğinden sona erdiren bir sebep değildir. Uyuşmazlığın sözleşme hükümleri çerçevesinde değerlendirilerek çözüme kavuşturulması gerekir. Sözleşmede kira parası yıllık 250 TL olarak belirlenmiştir. Davacı kira parasının sözleşmedeki miktardan daha yüksek olduğunu iddia ediyorsa bu iddiasını yasal delillerle kanıtlamak durumundadır. Mahkemece sözleşme dışına çıkılarak alacağın, bilirkişiye tespit ettirilen rayiç kira bedeli üzerinden kabulüne karar verilmesi doğru değildir. (Y.6.H.D. 25.06.2013 tarih, 2013/6659 E., 2013 / 11034)

    Madde metni, kira sözleşmesinin süresinin açıkça yazmamasını kira sözleşmesinin bir unsuru saymamışsa da bir kira sözleşmesinden bahsedebilmek için bir şeyin kullanımının bir süre için kiralanması iradesinin olmasını kira sözleşmesinin varlığı için şart koşmuştur. Bu nedenle bir şeyin belli bir süre için kullanımının kiralanması iradesini içermeyen sözleşmeler kira sözleşmesi olarak kabul edilmeyecektir. Bu hususta Yargıtay;

·          Davalının belirli bir alandaki, (ihale sonucu) belirli bir bedel karşılığında fıstıkları kendi nam ve hesabına toplamayı üstlendiği, bu çamlık alanın belirli bir süre ile kullanımına yönelik bir akid yapılmadığı dikkate alındığında, taraflar arasındaki ilişkinin kira değil satım sözleşmesi olduğunun kabulü gerekir. Açıklanan bu nedenle mahkemece işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup hükmün bozulması gerekmiştir.(Y. 3. HD. 11.02.2019 tarih, 2017/4981 E., 2019/915 K.)

içtihadıyla bir şeyin belli bir süre kullanılmasının açıkça düzenlenmemesini kira sözleşmesi olarak kabul etmemiş, belli bir süre ile kullanma amacıyla kiralama iradesini net bir şekilde aramıştır.

 

                                  YAZAR AV. YUSUF YEŞEREN

                            

6098 SAYILI TBK m. 302 İLE KİRAYA VERENE YÜKLENEN VERGİ VE BENZERİ YÜKÜMLÜLÜKLERE KATLANMA YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN KAPSAMI VE BU KAPSAMDA KİRA STOPAJININ KİME YÜKLETİLECEĞİ SORUNU

 

6098 SAYILI TBK m. 302 İLE KİRAYA VERENE YÜKLENEN VERGİ VE BENZERİ YÜKÜMLÜLÜKLERE KATLANMA YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN KAPSAMI VE BU KAPSAMDA KİRA STOPAJININ KİME YÜKLETİLECEĞİ SORUNU

 

 

6098   sayılı TBK m.302’de kiraya verenin ikinci borcu olan vergi ve benzer yükümlülüklere katlanma borcu, “Kiralananla ilgili zorunlu sigorta, vergi ve benzeri yükümlülüklere, aksi kararlaştırılmamış veya kanunda öngörülmemiş ise, kiraya veren katlanır.” Şeklinde düzenlenmiş olup, kiralanana malik olmaktan kaynaklanan tüm yükümlülükler kanunda açıkça öngörülmedikçe yahut taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça kiraya verenin yükümlülükleri arasında sayılmıştır. Başka bir deyişle, bu madde ile düzenlenen kiralananla ilgili zorunlu sigorta, vergi ve benzeri yükümlülüklerden kasıt kiralananın kullanılmasından değil, kiralananın kendisinden kaynaklanan asıl giderlerdir. (Y.3.H.D. 11.12.2018 t. 2018/ 6066 E.,2018/12636 K.)

 

 

   Madde metninin en önemli özelliklerinden birisi de kural olarak sigorta, vergi ve benzeri yükümlülüklere katlanma hususunda kural olarak kiraya veren sorumlu tutulmuşsa da taraflarca bu hususta farklı düzenlemeler ile kiracının sorumluluğuna gidileceğine dair kira sözleşmesinde düzenleme yapılabilmesine imkan tanınmasıdır. Bu hususta Yargıtay,

 

·          Davada dayanılan ve hükme esas alınan, yenilenerek en son 01.03.2014 başlangıç tarihli ve 10 yıl süreli yazılı kira sözleşmesinin yapıldığında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Kiralananın şimdiki durumunun 27.612 m2 arsa olduğu otomobil teşhiri, satışı, servisi ve otopark olarak kullanılacağı belirtilmiş olup, kira sözleşmesinin özel şartlar bölümünün 6. maddesinde "emlak vergisi ve çevre temizlik vergisi kiracıya aittir" düzenlenmesi kararlaştırılmıştır. Tarafların özgür iradesi ile kararlaştırılan bu şart geçerli olup tarafları bağlar. (Y.3.H.D. 05/03/2018 tarih,  2017/2696 E.; 2018/1996 K.)

  Madde metni incelendiğinde; kiralanana yüklenecek sigorta, vergi ve benzeri yükümlülükler kiralananla ilgili olmak ve yapılması yasalarca zorunlu kılınmış olmak şartı aranmış olup, “zorunlu” olma niteliğinde olmayan kiralamalar için kiraya veren sorumlu tutulamayacaktır.

Özellikle vergi yükümlülüklerinde tarafların anlaşması, devletin vergi alacağını talep edeceği muhatabını değiştirmemekteyse de bu yöndeki aksi bir anlaşmanın varlığı yani herhangi bir vergisel yükümlülüğe kiracının katlanacağına dair bir anlaşma kiraya veren tarafından kiracıya bu bedelin ödenmek zorunda kalınması halinde rücu hakkı vermektedir. Bu hususta Yargıtay,

 

·          Taraflar arasında uyuşmazlık bulunmayan … başlangıç tarihli bir yıl süreli kira sözleşmesinin özel şartlar üçüncü maddesinde stopajın kiracı tarafından ödeneceği kararlaştırılmış olmakla TBK 'nun maddesi gereği vergi ve benzeri yükümlülüklere katlanma borcu davalı kiracıya yüklenmiştir. Somut olayda; stopaj bedellerinden esasen davalı kiracının sorumlu olduğu ancak ödeme yapmadığı ve stopaj bedellerinin davacı kiraya veren tarafından ödendiği anlaşılmaktadır. Mahkemece stopaj bedelinden davalı kiracının sorumlu olduğu ancak ödemediği hususu dikkate alınarak davacının ödediği stopaj bedelinin hüküm altına alınması gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile bu talep açısından davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. (Y.3.H.D. 11.12.2018  tarih,  2018/ 6066 E.; 2018 / 12636 K.)

 

Ancak bu giderlerin ödenmemesi nedeniyle tahliye istenebilmesi mümkün değildir. Bu alacaklar genel hükümler dairesinde kiracıdan talep edilebilir. Bu hususta Yargıtay,

 

·          Davacı vekili 01.03.2014 başlangıç tarihli ve 10 yıl süreli kira sözleşmesinin özel şartlar bölümünün 6.maddesine dayanarak 03.06.2015 tarihinde tahliye istekli icra takibi ile istenen emlak ve çevre temizlik vergisi tutarı 2.201.810 TL. nin ödenmediğini, icra takibine yapılan itirazın haksız olduğunu belirterek itirazın iptalini ve temerrüt nedeniyle kiralananın tahliyesini istemiştir. Davalı vekili davalı şirketin kira ilişkisinin başladığı 01.07.1996 tarihinden beri hiç emlak vergisi ödemediğini sözleşmede belirtilen bina vergisinin ödediğini, sözleşmede belirtilen bina vergisini ödediğini kaldıki emlak ve çevre temizlik vergisi kira bedelinden sayılan yan giderlerden olmadığından temerrüde esas alınmayacağını, davanın reddini savunmuştur. Türk Borçlar Kanunu'nun 302 ve 303. maddesinde bahsedilen zorunlu sigorta vergi ve benzeri yükümlülükler ve giderler eşyanın kiralanmasından ve kullanılmasından bağımsız kiralananın kendisinden kaynaklanan giderlerdir. Bu hususu düzenleyen Türk Borçlar Kanunu'nun 303 ve 341.maddelerindeki ifadelerden yan giderlerin kiralananın kullanımıyla doğrudan ilgili olması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Türk Borçlar Kanunu'nun 302. maddesinde sözü edilen kiralananla ilgili zorunlu sigorta, vergi ve benzeri yükümlülükler ise kiralananın kullanılmasından değil kiralananın kendisinden kaynaklanan asıl giderlerden olup Türk Borçlar Kanunu'nun 303 ve 315. maddelerinde bahsedilen yan giderlerden kabul edilemez. Bu gibi giderlere ilişkin yükümlülüklerin sözleşme ile kiracıya yükletilmesi onların kira bedelinin bir parçası olduğunun kabulünü gerektirmez. Kira bedelinden sayılmayan bu giderlerin ödenmemesi temerrüte esas alınamaz. Bu nedenle Türk Borçlar Kanunu'nun 315.maddesine dayanılarak tahliye istenemez. Ancak genel hükümlere göre alacak şeklinde kiracıdan tahsili istenebilir. Açıklanan bu maddi ve hukuki olgular karşısında temerrüt hukuksal nedenine dayalı tahliye davasının reddi gerekirken kiralananın tahliyesine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. (Y.6.H.D. 20.09.2016  tarih,  2016/5242 E.; 2016/5299 K.)

 

·          6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 302. maddesinde vergi ve benzeri yükümlülüklere katlanma borcu, aynı Kanun'un 303. maddesinde kiralananın kullanımıyla ilgili olan yan giderlere katlanma borcundan ayrı olarak düzenlenmiş ve yan giderlere dahil edilmemiştir. Emlak, çevre temizlik v.s. vergiler kiralananın kullanılması karşılığı olmayıp, idarece yapılan bir hizmetin karşılığı olarak idareye ödenmesi gereken bir yükümlülüktür. Bu itibarla kiralananın kullanımıyla ilgili olan yan giderlerden ayrılmıştır. Nitekim Türk Borçlar Kanunu'nun 315. maddesinde kira bedeli veya yan giderlerin ödenmemesinin temerrüde esas olacağı kabul edilmişken, vergi ve benzeri yükümlülükler bu madde kapsamına alınmamıştır. Kanundaki düzenlemenin aksine, vergi borçlarının ödenmemesinin de temerrüde, akdin feshine ve tahliyeye mesnet olarak kabul edilmesinin, kanunun hükmüne açıkca aykırı düşeceğinin anlaşılması karşısında düzeltme dileğinde ileri sürülen sebepler HUMK.nun 440.nci maddesindeki yazılı hallerden hiç birisine uymadığından vaki düzeltme isteğinin REDDİNE (Y. 3. HD. 04.04.2017 T. E: 9272, K: 4570)

Taraflarca vergi ve diğer yan yükümlülüklerin kiracı tarafından karşılanacağı kararlaştırılmış olsa da, bu hususta yargılama yapan mahkemece talep edilen yükümlülüğün taşınmazdan kaynaklandığını araştırmalıdır. İlgili taşınmazdan kaynaklandığı tespit edilemeyen diğer yükümlülüklerin kiracıya yükletilmesi mümkün değildir. Bu hususta bir bölge adliye mahkemesi kararında;

·          Her ne kadar taraflar arasındaki sözleşmenin 5/b maddesinde resmi mercilerce kesilecek her türlü borç, ceza, tazminat ve giderlerin kiracıya ait olduğu belirtilmiş ise de, söz konusu cezanın tahakkukunun davalının kullanımıyla ilgisi iddia ve ispat edilemediğinden, sözleşmenin 5/b maddesinin somut olayda uygulanabilir olmadığı kanaatine varılmıştır. (İstanbul B.A.M. 16. HD. 11.10.2019 tarih,  2017 / 2395 E., 2019 / 2065 K.)

Yine bu hususta Yargıtay,

·         Türk Borçlar Kanunu'nun 302.maddesi uyarınca kiraya verenin ödemesi gereken vergi yükümlülüğünü kiracı kira sözleşmesindeki düzenleme ile üzerine aldığına göre kiraya verenin ödediği emlak vergilerinin hangilerinin davalının kiracı olduğu yere ait olduğu tespit edilmeden yazılı şekilde itirazın iptaline karar verilmesi de isabetsiz olmuştur. (Y.6.H.D. 20.09.2016  tarih,  2016/5242 E.; 2016/5299 K.) şeklinde içtihat ederek mahkemeye bu konuda araştırma yükümlülüğü yüklemiştir.

193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun 70. maddesinde, kira gelirleri de, Gayrimenkul Sermaye iradı olarak değerlendirilmiş ve gelir vergisine tabi tutulmuştur. Yasanın 94. maddesi ise “Kamu idare ve müesseseleri, iktisadi kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadi işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya zirai işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçiler ........ 70 inci maddede yazılı mal ve hakların kiralanması karşılığı yapılan sayılan ödemeleri .... nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecburdurlar.” düzenlenmesine yer verilmiştir. Görüldüğü üzere 193 Sayılı yasa hükümlerine göre, işyeri kirasında gelir vergisini tevkifat yaparak kiracının ödeyeceği, vergi sorumlusunun kiracı olduğu, açıktır. Ayrıca 213 Sayılı yasanın 8. maddesi Mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettübeden gerçek veya tüzel kişidir. Vergi sorumlusu, verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişidir. Vergi kanunlariyle kabul edilen haller müstesna olmak üzere, mükellefiyete veya vergi sorumluluğuna mütaallik özel mukaveleler vergi dairelerini bağlamaz. Bu kanunun müteakip maddelerinde geçen "mükellef" tabiri vergi sorumlularına da şamildir.” Düzenlemesine yer verilmiştir. Bu nedenle vergi borcundan işyeri kiralarında kiracının sorumlu olduğu sabit olduğu gibi, kiracı tarafından tevkifatın yapılmaması yahut sözleşmede aksine hüküm belirlenmesi, kiracıyı sorumluluktan da kurtarmaz. (Y. 6. HD. 21.05.2012 T. E: 2012/6054, K: 7574) Ancak bu kural, vergi dairesinin stopaj alacağını talep edeceği muhatap açısından önem arzetmekte olup, vergi hukukunun muhatabı açısından düzenlenmiş olan 6098 s.TBK m.302’deki vergi ve diğer yükümlülüklerden aksi kararlaştırılmamışsa kiraya verenin sorumlu olması ilkesine ters bir düzenleme değildir. 6098 s. TBK m.302’de “taraflar arasındaki özel borç ilişkilerinde, tarafların stopajdan kaynaklı olarak kira bedelinin nasıl tespit edileceğine dair hükümler koymuştur. 193 s. Gelir Vergisi Kanunu ise, vergi dairesinin bu alacağı kimden talep edebileceğine dair bir düzenlemedir.

Başka bir deyişle,

·         Kiraya veren açıkça kira bedelini net kira olarak belirlemişse, ister sözleşme ile stopajın kiracı tarafından ödeneceği belirlensin ister belirlenmesin bu tutara ek olarak stopaj bedeli de eklenecektir.

·         Açıkça kira bedelinin net kira olduğu yazılmamışsa belirlenen kira; stopajın da dahil olduğu brüt kira olacağı kabul edilir. Yani açıkça belirlenen kiranın net kira olduğu sözleşmede yazılmazsa belirlenen kira tutarının içinde kiracının vergi dairesine ödeyeceği stopaj miktarı da eklenerek belirlenmiş sayılır.  

·         Ancak, kira sözleşmesi ile kiracıya stopaj ödeme yükümlülüğü yüklenmesi halinde brüt kira değil, ayrıca ödenecek stopaj da eklenerek kira miktarı belirlenecektir.

Görüldüğü üzere vergi ve diğer yükümlülüklerin ödenmesi kapsamında özellikle stopaj yükümlülüğünün sözleşme ile kiracıya yüklendiği hallerde kira bedelinin ne olacağı, böyle bir sözleşmede madde yoksa kira bedelinin nasıl belirleneceği önem arzettiğinden bu konuyu Yargıtay kararları ile detaylı olarak anlamakta fayda görüyorum. Şöyle ki;

Bu hususta Yargıtay kira miktarının açıkça net kira olarak belirlenmediği ve sözleşmede de stopajın kiracıya ait olduğu hususunda bir hüküm bulunmaması halinde,

·          Takibe dayanak yapılan ve karara esas alınan 15.06.2010 başlangıç tarihli ve beş yıl süreli sözleşme konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmede aylık kira bedeli 3.500,00 TL olarak belirlenmiş, bu bedelin net ya da brüt olduğu açıklanmamıştır. Her ne kadar mahkemece; kira sözleşmesinde stopaj bedellerinin davacıya ait olduğuna dair hüküm bulunmaması nazara alınarak karar verilmiş ise de, kira sözleşmelerinde kararlaştırılan kira bedelinin net mi, yoksa brüt mü olduğunun anlaşılamadığı hallerde, kararlaştırılan bedelin brüt olduğunun kabulü gerekmektedir. TBK.nun 302.maddesi gereği vergi ve benzeri yükümlülüklere kiraya veren katlanmalıdır. Bu durumda mahkemece; stopajın kararlaştırılan kira bedelinin içinden kesilerek kalan miktar üzerinden hesaplama yapılarak alacağa karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.(Y. 6. HD. 05.10.2016 T. E: 7352, K: 5694) şeklinde içtihat ederek, bu halde stopaja kiraya veren katlanacak ve belirlenen kira brüt kira yani stopaj dahil kira olarak kabul edilecektir. Yani belirlenen brüt kiradan stopaj tutarı indirilerek kiracının ödeyeceği net kira belirlenecektir.

Yargıtay, kira miktarının açıkça net kira olarak belirlenmediği ancak sözleşmede stopajın kiracıya ait olduğu hususunda bir hüküm bulunması halinde,

·          Davacılar vekili özetle, taraflar arasında düzenlenen 01.03.2009 başlangıç tarihli kira sözleşmesine göre stopajın davalı kiracıya ait olduğunu, kiracının kira bedelini eksik yatırdığını, ayrıca sözleşmeye göre yıllık Tefe-Tüfe oranında artış yapmadığını belirterek stopaj nedeniyle eksik yatırılan 6.521 TL ve yıllık artış farkından kaynaklanan 1.800 TL nin tahsilini istemiştir. Davalı vekili sözleşmede yazılı kira bedelinin brüt olduğunu ve artış maddesine göre 2010 yılında artış yapılacağını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Hükme esas alınan 01.03.2009 başlangıç tarihli ve 5 yıl süreli kira sözleşmesinin varlığı konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmede aylık kira bedeli 1.350 Tl olarak belirlenmiş, net veya brüt ibaresi yazılmamış, sözleşmenin 6. maddesinde; "kiracı kontrat bitiminde kira bedelinin yıllık Tefe-Tüfe ortalamasında artırmayı taahüt eder" 18. maddesinde;"stopaj kiracıya aittir" şeklinde düzenleme bulunmaktadır. Bu düzenlemeler geçerli olup tarafları bağlar. Mahkemece stopajın kiracıya ait olduğu dikkate alınarak davacının alacağı hesaplanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde ödenen kira bedelinin brüt kira olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.(Y. 6. HD. 26.03.2015 T. E: 2014/7264, K: 3092) şeklinde içtihat etmiştir. Bu aşamada özellikle kısmi ödemelerde stopajın kiracıya ait olduğunun belirlendiği hallerde kiracının yapmış olduğu ödemelerden stopaj bedeli eklenerek kirada temerrüde düşüp düşmediği hesap edilecektir.

Bu aşamada kiracı, eğer stopaj bedelini ödemez ve bu bedeli vergi dairesine kiraya veren ödemek zorunda kalır ise kiraya veren tarafından kiracıya rücu hakkı doğacaktır. Rücu edilen stopaj bedelinin kiracı tarafından ödenmemesi bir temerrüt ve tahliye nedeni olmayacak, genel hükümler dairesinde kiracıdan istenebilecektir. Bu hususta Yargıtay,

·          Davalı vekili ise takipte istenen toplam 79230 TL kiraya itirazlarının olmadığını, istenen kira bedelinin brüt kira bedeli olduğunu, davalı tarafından vergi beyannamesi verildiğini, buna göre ödenmesi gereken vergi tutarının 15846 TL olduğunu, bu vergi borcunun borçlu adına tahakkuk ettirildiğini, davalının brüt kira bedeli olan 79230 TL'den vergi tutarı olan 15846 TL'yi mahsup ederek net kira bedelini ve bu miktara tekabül eden vekalet ücreti, icra giderlerini süresi içerisinde ödediğini belirterek davanın reddini istemiştir.Takipte istenen toplam 79230 TL kira bedelinin brüt kira bedeli olduğu konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Yine uyuşmazlık konusu olmayan kira sözleşmesinin hususi şartlar kısmının ikinci maddesine göre stopajın kiracıya ait olduğu kararlaştırılmıştır.Bu durumda stopajın ödenmemiş olması temerrüt olgusunun gerçekleşmesi sonucunu doğurmaz. Mahkemece yapılacak iş ödenmesi gereken net kira bedelinin tespiti ile sonucuna göre karar vermektir. Hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.(Y. 6. HD. 26.01.2012 T. E: 2011/11810, K: 831)

Aynı durum kiralayanın tacir olması halinde ödenecek KDV için de geçerlidir. Yani kiralayanın tacir olması halinde ödenecek KDV olması halinde ve özel olarak kira sözleşmesinde kiranın net kira olarak belirleneceği yazmıyorsa kiranın KDV dahil olarak yani brüt kira olarak belirleneceği kabul edilmektedir. Bu hususta Yargıtay,

·          Davacı dava dilekçesinde 01.11.2013 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aylık kira parasının brüt 12.000 TL olarak tespitini istemiştir. Mahkemece bilirkişi raporu doğrultusunda aylık kira parasının brüt 10.225 TL + KDV olarak tespitine karar verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda alınan raporda 11.300 TL brüt kira bedelinin uygun olduğu belirtilmiş mahkemece de belirlenen kira parasından yerleşik Yargıtay uygulamasına göre "hak ve nesafet" indirimi yapılarak 10.225 TL brüt kira parasına hükmedildiği, davacı kiralayanın şirket olması nedeniyle stopaj değil KDV yükümlüsü olduğu ve belirlenen brüt 10.225 TL kira bedeli içinde KDV de olduğu bu nedenle ayrıca KDV’ye hükmedilmek suretiyle kira bedelinin fazla miktarda tespitine karar verilmesi doğru değilse de; Bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün 1. fıkrasından " brüt 10.225,00 TL + KDV olarak tespitine,” söz ve rakamları çıkartılarak yerine “brüt 10.225,00 TL olarak tespitine," söz ve rakamlarının yazılması suretiyle hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekli ile ONANMASINA karar verilmiştir. (Y. 6. HD. 30.09.2014 T. E: 2014/8609, K: 10641)

     Yine Yargıtay, kira bedelinin belirlenmesi davalarında da kiranın net kira olarak belirlenemeyeceği, yeni belirlenecek kiranın brüt kira bedeli olarak belirlenmesi gerektiğini içtihat etmiştir.

·          Davacı vekili dava dilekçesinde davalı Vakfın taşınmazda 01.11.2007 başlangıç tarihli ve 5 yıl süreli sözleşme ile aylık net 20.000 TL bedelle kiracı olduğunu,5 yıllık Süre sona ermeden en son 28.243.33 TL kira bedeli ödendiğini, 5 yıllık sürenin dolmasından önce yeni dönem kira parasının aylık net 40.000.-TL olarak ödenmesinin istendiğini, davalının ise istenilen kirayı kabul etmeyip artışlı olarak aylık net 31.169.33.-TL olarak yatırdığını belirterek 01.11.2012 tarihinde başlayan yeni dönem kira bedelinin aylık net 50.000 TL olarak tesbitini istemiştir. 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunun 93.maddesi gereğince gayrimenkul irad sahiplerinin ödemek zorunda olduğu vergiler stopaj yoluyla tahsil edilmektedir. Kira parasının bir bölümünün stopaj ve fon kesintileri adı altında,vergi dairelerine kiracı tarafından ödenmesi kiraya verenin gelir vergisi yükümlülüğüne ait ve vergi yasalarınca düzenlenen bir konudur. Yakıt parası,aydınlatma ,temizlik,sigorta veya doğrudan doğruya mecurun kullanımından doğan masraf kalemlerinden olmayan vergi,kira parasının tesbitinde bir unsur olarak dikkate alınmayacağından fon ve vergi stopajı düşürülerek “net” kira parası tesbit edilemez. Somut olayda, bilirkişiler dava konusu kiralananın boş olarak yeniden kiralanması halinde aylık brüt 50.000 TL getirebileceğini belirlemişlerdir. Bu durumda bilirkişilerce aylık brüt olarak belirlenen 50.000 TL üzerinden davalının eski kiracı olması nedeniyle hak ve nesafete göre indirim yapılması ve brüt olarak kira bedelinin tesbiti gerekirken bu hususlar göz önünde tutulmadan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir. (Y. 6. HD. 07.07.2014 T. E: 2014/1099, K: 9005)

·          Davacı vekili, taşınmazın 20.03.2013 tarihten itibaren kira bedelinin aylık 5.000 TL,yıllık 60.000 TL olarak tespitine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece,aylık kira bedelinin 20.3.2012 tarihinden itibaren 20.7.2017 tarihine kadar yıllık 50.000 TL olarak tespiti cihetine gidilmiş; hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir. Dava, işyeri kirasının tesbitine ilişkin olup, mahkemece kiranın net olarak tesbitine karar verilmiştir. Vergi yasaları uyarınca kiralayanın mükellef olması ile kira parasının bir bölümünün vergi dairesine kiracı tarafından ödenmesi vergi hukukunda düzenlenen bir konu olup, vergi kira parasının tesbitinde unsur değildir. Kira parasının içinde Katma Değer Vergisinin de bulunduğu, fon ve vergi stopajı indirilerek kira parası tesbit edilemeyeceği gözetildiğinde, kiranın brüt olarak tesbitine karar verilmesi gerekirken, mahkemece net mi brüt mü olduğu belirtilmeden tesbit kararı verilmiş olması bozma nedenidir.(Y. 6. HD. 02.07.2014 T. E: 2013/13110, K: 8857)

Burada çözülmesi gereken diğer bir sorun da; eksik ödemeler nedeniyle işlenen faizin hesabında da brüt kiranın mı net kiranın mı faize esas alınacak tutarın belirlenmesinde dikkate alınacağı konusudur ki Yargıtay bu hususta;

·          Gelir Vergisi Kanununun 70. maddesi işyeri kiralama işlemi nedeniyle gayrimenkul sermaye iradı elde edilen hallerde kazançların vergilendirilmesinde stopaj usulünü getirmiştir. Stopaj, kira bedelinden yasada belirtilen orandaki miktarın kiracı tarafından kiralayan adına Vergi Dairesine ödenmesi gereken meblağdır. Stopajda yükümlü kiralayan, sorumlu ise kiracıdır. Bu nedenle Mahkemece mevzuata uygun şekilde net kira bedeli hesap edilerek, faiz hesabının da bu net kiralar üzerinden hesaplanması gerekirken, infazda da tereddüt yaratacak şekilde yetersiz bilirkişi raporu doğrultusunda brüt kira bedeli üzerinden karar verilmesi doğru değildir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.(Y. 6. HD. 15.04.2014 T. E: 2013/12350, K: 4971) şeklinde içtihat ederek ödenmeyen kira bedellerine faiz işletildiğinde net kira bedeli belirlenerek bu tutar üzerinden faiz işletilmesi gerektiğine hükmetmiştir.

Kira bedelinin taraflardan birisinin KDV yükümlüsü olarak tespit edildiği, ancak daha sonra kiralayanın değişip KDV yükümlüsü değil de stopaj ödemekle yükümlü olması halinde ya da durumun tam tersi olduğu yani kiralayanın vergi yükümlülüğünün değiştiği hallerde ödenecek kira bedelinin KDV ve stopaj yönünden nasıl belirleneceğinin tespiti de uygulamada sorun yaratmaktadır. Bu hususta Yargıtay,

·          Davalı kiracı ve önceki malik Uzunoğlu Yapı Malz.Gıda San.Tic.Ltd.Şti. arasında düzenlenen 15.01.2010 başlangıç tarihli ve on yıl süreli kira sözleşmesiyle anılan şirkete ait taşınmazın davalıya kiralandığı sözleşmede aylık kira bedelinin 4000.-TL + KDV olarak kararlaştırıldığı ve önceki malik şirkete kira bedelinin kiracı tarafından 4000.-TL net Kira + % 18 KDV 720.-TL olarak ödendiği konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık Kurumlar Vergisine tabi kiralayan tarafından kiralananın gelir vergisine tabi davacıya satılması durumunda ödenecek kira miktarının hangi miktar olması gerektiği konusundadır. Kiralayan Kurumlar Vergisine tabi ise kira parası kira bedeli + KDV olarak belirlenir. İlk kiralayan Kurumlar Vergisine tabi iken kiralanan gelir vergisine tabi bir kişiye geçmiş ise kira ödemesi Gelir Vergisi Kanununun 94. maddesine göre stopaja tabi olacaktır. Yani artık kiracı KDV ödeme sorumlusu olmayacak, net kira bedeli + stopaj ödemekle sorumlu olacaktır. O halde KDV sorumluluğu kalkınca kiracının ödemesi gereken miktar sözleşmede belirlenen 4000.-TL net kira bedeli + stopajdır. Aksinin yani davalının bildirdiği gibi stopaj dahil aylık kira bedelinin 4000.-TL olarak kabulü kiracının kira miktarını düşürmesi demek olur. Bu durumda mahkemece aylık net kira parasının davacının talebi ile bağlı kalınarak 3920.-TL olarak tespitine ve Ekim 2010 kira bedelinden eksik yatırılan 720.-TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.(Y. 6. HD. 22.05.2012 T. E: 2012/3293, K: 7668) şeklinde içtihat ederek kira bedeline ek olarak belirlenen KDV tutarından kalan tutarın her şekilde mutlaka NET KİRA olarak belirleneceği, belirlenmiş net kiraya ek olarak artık KDV yerine stopaj ödenecekse stopaj bedelinin ayrıca maliyeye ödenmesi gerektiğini, kiralayanın vergi yükümlülüğünün değişmesi nedeniyle ödenen stopaj tutarının KDV’den çok olması halinin net kiradan düşülemeyeceğine karar vermiştir.

Stopaj ödemelerinden kaçınmak için uygulamada tarafların imzaladığı daha düşük bedelli ve gerçek iradelere uygun iki sözleşmenin düzenlenmesi hali uygulamada oldukça yaygındır. Bu tip durumlarda sözleşmelerden hangisine itibar edileceği hususunda Yargıtay,

·          Taraflar arasındaki uyuşmazlık aynı taşınmaz için düzenlenmiş 01.08.2008 başlangıç tarihli, aylık 2083 TL ve aylık 500 TL bedelli sözleşmelerden hangisine itibar edileceği noktasındadır. Her iki sözleşmedeki imzaların taraflara ait olduğu uyuşmazlık konusu değildir. Davacı davalının dershane ruhsatı müracaatı sırasında kira bedelinin sıkıntı yaratacağı gerekçesi ile düşük bedelli kira sözleşmesinin düzenlenmesi istemesi üzerine sözleşmenin imzalandığını, daha sonra davalının asıl amacının düşük stopaj ödemek olduğunun anlaşıldığını ileri sürmüştür. Ortada 2083 TL aylık bedelli bir kira sözleşmesi var iken 500 TL düşük bedelli kira sözleşmesinin imzalanması hayatın olağan akışına aykırıdır. Davalının dayandığı kira sözleşmesinin kira bedelini belirlemenin dışında başka bir nedenle düzenlendiği ve muvazaalı olduğu anlaşılmaktadır. Uyuşmazlığın tarafların gerçek iradesine uygun olarak düzenlenen 01.08.2008 başlangıç tarihli ve 2083 TL bedelli kira sözleşmesi uyarınca çözümlenmesi gerekirken, yeni bir kira bedeli tespiti ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. .(Y. 6. HD. 20.01.2014 T. E: 2013/16477, K: 564) içtihadıyla bu hususta tarafların gerçek iradelerine en uygun olduğu tespit edilen yüksek kira miktarlı sözleşmelere itibar edileceğini hükme bağlamıştır.

                                                                      

                                                                                     YAZAR: AV. YUSUF YEŞEREN