BİR
SÖZLEŞMENİN KİRA SÖZLEŞMESİ OLARAK TANIMLANMASI VE BUNA BAĞLANAN BAZI HUKUKİ
SONUÇLARIN İNCELENMESİ
Kira
sözleşmesi 6098 s. TBK m.299’da “Kira sözleşmesi, kiraya
verenin bir şeyin kullanılmasını veya kullanmayla birlikte ondan
yararlanılmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık kararlaştırılan
kira bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” Şeklinde tanımlanmıştır. Görüleceği üzere bir kira
sözleşmesinden bahsedebilmek için;
·
Sözleşmede
bir kiralayan ve bir de kiracı olmak üzere iki taraf olacaktır. Kiralayan ya da
kiracıların birden fazla gerçek ya da tüzel kişiden oluşması bu gerçeğe
aykırılık teşkil etmez.
·
Kiralayan,
kiraya verdiği şeyin belli bir süre ile sadece kullanılma hakkını
kiralayabileceği gibi, kullanmayla beraber ondan yararlanılmasını yani hukuki
semerelerinin de kiracıda bırakmayı da kabul edebilirken, kiracının borcu ise
bu kiralamanın bedelini üstlendiği şekilde kiracıya ödemek yükümlülüğü altına
girebilir.
Bu
tanıma göre Yargıtay;
·
“Davacı ile davalı şirket arasında imzalanan 16/06/2014 başlangıç
tarihli, günlük kira bedeli 225 TL olan 10 gün süreli sözleşme, araç kira
sözleşmesi (taşınır kira sözleşmesi) olup taraflar arasındaki uyuşmazlığın
TBK'nın 299 vd. maddeleri gereği çözümlenmesi gerekmektedir. Buna göre, Mahkemece,
taraflar arasında geçerli olan kira sözleşmesi hükümleri de değerlendirilmek
suretiyle kiralanan araçta meydana geldiği iddia edilen zarar ile davacının
zararının belirlenmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi
gerekirken; uyuşmazlığın niteliğinin tespitinde hataya düşülerek yazılı şekilde
hüküm tesisi doğru değildir.” içtihadıyla araç kiralama ilişkilerinin kira
sözleşmesi olduğunu ve 6098 s. TBK m.299 .vd hükümlerine göre çözümlenmesi
gerektiğini (Y.3.H.D. 25.11.2020 tarih, Esas: 2020/10845;
Karar: 2020/7085)
Uyuşmazlığa
konu bir sözleşmenin yukarıda özellikleri açıkça belirlenmiş bir kira
sözleşmesi kapsamında olup olmadığının tespit edilmesi oldukça önemlidir.
Yargıtay, “Davacının
delil olarak gösterdiği icra dosyası taraflar arasında kira ilişkisinin varlığı
bakımından kesin delil teşkil etmediği gibi davalı bu icra dosyasında da kira
ilişkisini açıkça kabul etmemiştir. Bu durumda; kira ilişkisinin varlığı,
başlangıç tarihi ve süresi bakımından taraflar arasında bir çekişme bulunduğundan
mahkemece bu hususlar üzerinde durularak tarafların bu konuda gösterecekleri
tüm deliller toplandıktan sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi
gerekirken yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru
değildir.”
(Y. 6. H.D. 16.01.2014 tarih, 2013/ 6723 E.,
2014/432 K.) içtihadıyla bu hususta taraflar
arasında bir çelişme varsa bu çelişmenin öncelikle giderildikten yani kira
sözleşmesinin varlığı hakkında bir olumlu-olumsuz bir tespit yapıldıktan sonra
diğer taleplerin dikkate alınması gerektiğini hükme bağlamıştır.
Bir
sözleşmenin kira sözleşmesine ait olup olmadığının tespiti, davanın açılacağı
görevli mahkemenin tespiti, uygulanacak kanun maddeleri, arabuluculuk dava
şartına bağlı olup olmadığı gibi diğer pek çok hukuki sorunu etkileyeceğinden
oldukça önemlidir. Bu hususun önemini belirten bir Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
kararında
·
“Davanın asliye hukuk
mahkemesinde görülerek taraflar arasında yapılan kira sözleşmesinin davacı
üniversite bakımından da geçerli ve bağlayıcı olup olmadığının tartışılması,
hukuken geçerli bir kira ilişkisinin varlığının saptanması hâlinde işgal ve
kötü niyetli bir kullanım durumu olmayacağından davanın reddedilmesi, aksi
hâlde ise ecrimisil isteği yönünden bir karar verilmesi gerekirken, sulh hukuk
mahkemesi tarafından davacının isteminin farklı yasa ve koşullara tabi bulunan
kira alacağı olarak nitelendirilerek karar verilmesi doğru görülmemiştir. ”(Y.H.G.K. 06.10.2020 tarih, 2020/8-242 E.; 2020/712 K.)
Görüleceği
üzere, bir kira sözleşmesinin varlığının kabul edilmesi halinde sulh hukuk
mahkemesinde kiraya ilişkin hükümler uygulanacakken, geçerli bir kira
ilişkisinden bahsedilmemesi halinde ise bu defa asliye hukuk mahkemesinde
ecrimisil adı verilen haksız işgale ait hukuk kuralları uygulanabilecektir.
Yine kira ilişkisinin varlığından bahsedilecekse tahliye hükümleri yönünden
dava değerlendirilebilecekken, geçerli bir kira ilişkisi olmadan bir zilyetliğe
tecavüz varsa 3091 sayılı Taşınmaz Mal Zilyetliğine yapılan tecavüzlerine karşı
mülki amirlikçe zilyetliğe tecavüzün son verilmesi ya da el atmanın önlenmesi
davaları gündeme gelebilecektir. Bu hususta Yargıtay’da ;
·
davalının
ibraz ettiği kira sözleşmesinin davacı bakımından da geçerli ve bağlayıcı olup
olmadığının tartışılması, hukuken geçerli bir kira ilişkisinin varlığının
saptanması hâlinde işgal ve kötü niyetli bir kullanım durumu olmayacağından davanın
reddedilmesi, aksi hâlde ise el atmanın önlenmesi ve ecrimisil istekleri
yönünden bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde görev nedeniyle davanın
usulden reddine karar verilmesi doğru değildir. (Y. 3. HD. 30.05.2019 tarih, 2017/ 8612 E., 2019 / 5171 K.)
Kira sözleşmelerinin niteliği gereği bir sonu olması gerekmesi nedeniyle
kira sözleşmesinin süresinin de belirlenmesi önem arz etmektedir.
6098 s. TBK sisteminde kira süresinin açık ve net bir süre olarak
belirlenmesi gibi bir zorunluluk aranmamıştır. Başka bir deyişle, kira
süresinin sona ereceği süre, kira sözleşmesinin varlığı için bir unsur olarak
değerlendirilmemiştir. Bu hususta 6098 s. TBK m.300’de “ Kira sözleşmesi, belirli ve belirli olmayan
bir süre için yapılabilir. Kararlaştırılan sürenin
geçmesiyle herhangi bir bildirim olmaksızın sona erecek kira sözleşmesi belirli
sürelidir; diğer kira sözleşmeleri belirli olmayan bir süre için yapılmış
sayılır.” şeklinde düzenleme yapılarak kira sözleşmesinin belirli ya da belirsiz
süreli olarak belirlenebileceğini hükme bağlamıştır. O halde bir sözleşme;
·
Açık veya örtülü biçimde bir süre belirlenmişse ve herhangi bir bildirim
olmaksızın kararlaştırılan sürenin geçmesiyle sona erecek kira sözleşmesi
belirli süreli kira sözleşmesidir. Başlangıcı belli süresi belli olan
sözleşmelerdir (Ceran, Mithat: Kira Sözleşmesi ve Tahliye Davaları Ankara 2019,
s. 130)
·
Bu nitelikte olmayan tüm sözleşmeler belirsiz süreli kira sözleşmesidir.
Kira süresinin belirlenmesi,
sözleşmenin sona ermesi, uzaması.. vs gibi diğer tüm hukuki sonuçları açısından
oldukça önemlidir. Çünkü öncelikle bir kira sözleşmesinin belirli bir süre
sonunda biteceği kabul edikten sonra, ona bağlanacak sonuçlar da başkaca hukuki
sonuçlar doğuracaktır. Bu nedenle Yargıtay,
·
Davaya dayanak yapılan ve hükme esas alınan
28.09.2008 başlangıç tarihli ve beş yıl süreli kira sözleşmesi konusunda
taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Kiralananın niteliğine göre
sözleşme B.K.'nun adi kiraya ilişkin hükümlerine tabidir. Sözleşmenin 5.
maddesinde "sözleşmenin geçerli olacağı süre sözleşme tarihinden itibaren
5 yıldır. Sürenin sona ermesinden 3 ay önce kiracı sözleşmeyi feshettiğini
diğer tarafa yazılı olarak bildirmedikçe, sözleşme aynı şartlarla ve aynı süre
için uzatılmış sayılacaktır." düzenlemesine yer verilmiş olup, bu
düzenleme ile kiracıya 5 yıllık sürenin bitiminden 3 ay önce fesih iradesini
bildirmediği takdirde sözleşmenin aynı koşullarda 5 yıl daha uzatma hakkı
tanınmıştır. Kiracı sözleşmede kararlaştırılan sürede fesih hakkını
kullanmadığından, sözleşme 28.09.2013 tarihinden itibaren 5 yıl süre ile
yenilenmiş olup, sözleşmede kiracıya tanınan bu hak kiralayanın ihtarıyla tek
taraflı olarak ortadan kaldırılamaz.” (Y. 6. HD. 09.12.2014 tarih, 2014/ 12102
E., 2014//13668 K. )
İçtihadıyla; belirli süreli kira sözleşmelerinde sözleşmenin bitiminden sonra sözleşmenin uzatılacağına
dair yapılan anlaşmaların geçerli olacağını kabul etmiştir. Bu nedenle bir kira
sözleşmesinin bitim tarihinin belli olması yahut belirlenebilir olması önemlidir.
Kira süresinin bitmesi, kira
ilişkisinin bittiği anlamına gelmez. Bu nedenle bir kira sözleşmesinin
süresinin bitiminden sonra taraflarca sözleşme feshedilmemişse, kira
sözleşmesinin bitiminden sonraki döneme ait talepler de ecrimisil değil, yine
kira hukukuna ait kurallar çerçevesinde çözümlenecektir. Başka bir deyişle; kira
sözleşmesi tarafların ortak iradesiyle feshedilmedikçe veya mahkeme kararıyla
ortadan kaldırılmadıkça geçerliliğini koruyacaktır. Bu hususta Yargıtay,
·
Dava, kira alacağı istemine ilişkindir.
Taraflar arasında noter onaylı 01.01.2005 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli
kira sözleşmesi bulunmaktadır. Kira sözleşmesi tarafların ortak iradesiyle
feshedilmedikçe veya mahkeme kararıyla ortadan kaldırılmadıkça geçerliliğini
korur. Davaya konu taşınmaz çatılı işyeri olup sözleşmedeki kira süresinin
bitmesi kural olarak akdi ilişkiyi sona erdirmez. Davacı 01.01.2006 -
12.12.2007 tarihleri arasındaki kira bedellerinin ödenmediğini belirterek
tahsilini istemiştir. Dava dilekçesinde tahsili istenen miktar ve kira parası
açıklanmamış, taşınmazın davalının işgalinde olduğu belirtilerek emsale göre
tespit edilecek bedelin tahsili istenmiştir. Taraflar arasında kira ilişkisinin
varlığı tartışmasızdır. Yukarıda açıklandığı gibi sözleşme süresinin bitmesi
taraflar arasındaki kira ilişkisini kendiliğinden sona erdiren bir sebep
değildir. Uyuşmazlığın sözleşme hükümleri çerçevesinde değerlendirilerek çözüme
kavuşturulması gerekir. Sözleşmede kira parası yıllık 250 TL olarak belirlenmiştir.
Davacı kira parasının sözleşmedeki miktardan daha yüksek olduğunu iddia
ediyorsa bu iddiasını yasal delillerle kanıtlamak durumundadır. Mahkemece
sözleşme dışına çıkılarak alacağın, bilirkişiye tespit ettirilen rayiç kira
bedeli üzerinden kabulüne karar verilmesi doğru değildir. (Y.6.H.D. 25.06.2013 tarih, 2013/6659 E.,
2013 / 11034)
Madde metni, kira sözleşmesinin
süresinin açıkça yazmamasını kira sözleşmesinin bir unsuru saymamışsa da bir
kira sözleşmesinden bahsedebilmek için bir şeyin kullanımının bir süre için
kiralanması iradesinin olmasını kira sözleşmesinin varlığı için şart koşmuştur.
Bu nedenle bir şeyin belli bir süre için kullanımının kiralanması iradesini
içermeyen sözleşmeler kira sözleşmesi olarak kabul edilmeyecektir. Bu hususta Yargıtay;
·
“Davalının belirli bir alandaki, (ihale
sonucu) belirli bir bedel karşılığında fıstıkları kendi nam ve hesabına
toplamayı üstlendiği, bu çamlık alanın belirli bir süre ile kullanımına yönelik
bir akid yapılmadığı dikkate alındığında, taraflar arasındaki ilişkinin kira
değil satım sözleşmesi olduğunun kabulü gerekir. Açıklanan bu nedenle mahkemece
işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı
şekilde görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup hükmün
bozulması gerekmiştir.” (Y. 3. HD. 11.02.2019
tarih, 2017/4981 E., 2019/915 K.)
içtihadıyla
bir şeyin belli bir süre kullanılmasının açıkça düzenlenmemesini kira
sözleşmesi olarak kabul etmemiş, belli bir süre ile kullanma amacıyla kiralama
iradesini net bir şekilde aramıştır.
YAZAR AV.
YUSUF YEŞEREN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder