-
HUKUK
YARGILAMALARINDA GÖREVİN BELİRLENMESİNE İLİŞKİN HMK 1. MADDEYE DAİR İNCELEME
-
-
Ezanı tilki okumaya başladıysa, gözünüz
kümeste olmalı -
Azeri Atasözü
Görevin
belirlenmesi ve niteliği MADDE
1 - (1) Mahkemelerin
görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu
düzenindendir. |
a.) Maddenin genel analizi : Yasanın
ilk maddesini teşkil eden bu madde mahkemelerin görevinin nasıl belirleneceği
ve mahkemelerin görevi konusunun hukuken hangi nitelikte sayılacağı konularını
düzenlemektedir.
Buna göre, hukuk
mahkemelerinin görevi sadece kanunla belirlenecek olup, görev kuralları kamu
düzenine ilişkin olarak düzenlenmiştir.
Ø
Mahkemelerin
görevlerinin ancak kanunla belirleneceği hususu : Ülkemizde adliye
örgütünü düzenleyen temel yasa 5235 sayılı
Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin
Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’dur.
Bu yasanın hukuk
mahkemelerinin görevleri başlığını taşıyan 6. Maddesi “ (1) Sulh hukuk mahkemeleri,
18.6.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (artık
6100 sayılı HMK diye anlamak gerekecektir.) ile diğer kanunlarda belirtilen
görevleri yerine getirir. (2) Asliye hukuk mahkemeleri, sulh hukuk
mahkemelerinin görevleri dışında kalan ve özel hukuk ilişkilerinden doğan her
türlü dava ve işler ile kanunların verdiği diğer dava ve işlere bakar. (3) Özel
kanunlarla kurulan hukuk mahkemelerinin görevleri saklıdır.”şeklinde
düzenlenmiştir.
Görüldüğü
üzere mahkemelerin görevi konusunda 5235 sayılı yasa açıkça usul yasaları ile
özel yasalara atıfta bulunmuştur. Çünkü hukuk mahkemelerinin görevleri 6100
sayılı HMK’da düzenlendiği gibi bazen özel yasalarda göreve ilişkin özel
düzenlemelere de yer verilmiştir. Örn .4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş,
Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun m.4’de aile mahkemelerinin, 5521
sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nda iş mahkemelerinin, 4077 sayılı Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanun m.23 ile tüketici mahkemelerinin görevleri ayrıntılı
olarak düzenlenmiştir.
Yine
3533 sayılı kısaca zorunlu tahkim yasası olarak adlandırılan Umumi Mülhak ve
Hususi Bütçelerle İdare Edilen Daireler ve Belediyelerle Sermayesinin Tamamı Devlete
veya Belediye veya Hususi İdarelere Aid Daire ve Müesseseler Arasındaki
İhtilafların Tahkim Yoliyle Halli Hakkında Kanun gereğince genel, mülhak[1] ve
özel bütçelerle idare edilen daireler, ve belediyeler ile Sermayesinin Tamamı
Devlete veya Belediye veya Hususi İdarelere Aid Daire ve Müesseseler Arasındaki
İhtilafların çözümü; ihtilaf genel bütçeye ait daireler arasındaysa Bakanlar
Kurulu’nca şeçilecek bakanlar arasından bir hakem ile (3533 S.K. m.2); Katma
bütçe ile idare edilen daireler, belediyeler, özel bütçe ile idare olunan veya
sermayesinin tamamı Devlet, belediye veya özel idarelere ait olan daire ve
müesseselerin veya bu daire ve müesseselerden biriyle ikinci maddede yazılı
dairelerden biri arasında çıkan uyuşmazlıklar, bulunduğu yerin ve taşınmaza
ilişkin uyuşmazlıklarda ise, taşınmazın aynına yönelik olanlar hariç olmak
üzere o taşınmazın bulunduğu yerin ve taraflar değişik yerlerde bulunuyorlarsa
davalı durumunda olan daire veya müessesenin ve davalılar birden çok olduğu
takdirde bunlardan birinin bulunduğu yerin yüksek dereceli hukuk mahkemesi
başkanı veya hakimi tarafından hakem sıfatıyla çözümleneceğinden(3533 S.K. m.4)
bu kurumlar arasındaki davalar kural olarak sulh hukuk ya da asliye hukuk
mahkemelerinden birisinin görevine girse dahi (mesela iki belediye arasındaki
kira davası) kesin olarak tahkim yolu ile görülecektir. Bu durumda mahkeme özel
bir yasa ile özel bir yargılama mercii gösterdiğinden görevsizlik kararı
vermelidir.Bu hususta Yargıtay da “Taraflar 3533 Sayılı Yasada belirtilen kurumlardan olup,
aralarındaki uyuşmazlığın o yerdeki yüksek dereceli hukuk mahkemesi hakimi
tarafından hakem sıfatıyla çözümlenmesi gerekir. Mahkemece görevsizlik kararı
verilmesi gerekirken, bu husus göz ardı edilerek Sulh Hukuk Mahkemesinin
görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmesi doğru olmadığından
hükmün bozulması gerekmiştir.” (Y.6.HD. 22.03.2012 tarih ve 2012/694
E., 2012/4618 K.)
Ø
Mahkemelerin
görevi kamu düzeninden olduğu hususu : 6100 sayılı HMK’nın getirdiği temel
değişikliklerden biri olup, mahkemelerin görevi hususu artık kamu düzeninden
sayılmaktadır.[2]
Bu düzenleme oldukça önemlidir. Çünkü mahkemelerin görevinin artık kamu
düzeninden sayılmasıyla görev konusu gerek teoride gerekse de uygulamada oldukça
önemli değişiklikler yaratacaktır :
:
§
Görev artık bir
dava şartıdır : Dava
şartlarını düzenleyen 6100 sayılı HMK m.114 hükmü incelendiğinde ayrıntılı
olarak açıklanacağı üzere görevin kamu düzeninden sayılmasının bir sonucu
olarak, mahkemelerin görevi artık bir dava şartıdır. Dava şartlarının
neticeleri 6100 sayılı HMK m.114 vd. maddelerinin incelenmesinde ayrıntılı
olarak belirtilmiştir.
§
Görevli
mahkemeye ilişkin görev sözleşmesi yapılamaz : Kamu düzeninden
sayılan tüm hükümler gibi (mesela kamu düzeninden sayılan kesin yetki
kuralları…) görev de kamu düzeninden sayıldığından artık görev konusunda taraflar
arasında bir görev sözleşmesi yapılamayacak, yapılsa bile hiçbir hukuki değeri
olmaksızın mahkeme görevle ilgili kararı re’sen verecektir.
§
Görevle beraber
yetki konusu da dahil olmak üzere başka konular da ihtilaflı ise önce görev
konusu belirlenmelidir : Görevin kamu düzeninden sayılmasının sonucu olarak
somut bir davada hem görev hem de görevle beraber başka hususların da ihtilaflı
olması halinde mahkeme öncelikle görev konusundaki ihtilafı çözmelidir. Eğer
mahkeme kendisini görevli görmüyorsa sadece “görevsizlik nedeniyle usulden
reddine” karar vermelidir. Mahkemenin bundan başka bir karar vermesi hele hele
esasa ilişkin bir karar vermesi artık mümkün değildir. Yargıtay da, “Görev, bir davada
öncelikle düşünülmesi gereken dava şartlarından olduğundan mahkemenin görevsiz
olduğunu düşünmesi halinde, başka her hangi bir araştırma ve inceleme yapmadan
münhasıran görevsizlik kararı vermesi gerekir. Davanın reddi ile görevsizlik
kararları, sonuçları itibariyle birbirinden farklı olup, hem davanın ispat
edilemediği gerekçesiyle reddine hem de mahkemenin görevsiz olduğuna karar
verilemez.”
(Yargıtay 13.Hukuk
Dairesi 26.04.2004 tarih ve 2003/16717 E., 2004/6058 K.,) demek suretiyle bu
kuralı içtihat etmiştir.
Yetkisizlik dahil olmak üzere somut olaydaki diğer ihtilaflara ilişkin
kararı ancak, görevli mahkeme verir. Kaldı ki zaten bir dava öncelikle görevli
mahkemesinde değilse, başka hususların mesela davanın hangi yerde
yargılanacağının da bir önemi yoktur. Bu hususta Yargıtay’da “Davada görev ve yetki
itirazı birleştiği takdirde öncelikle görev hususunda bir karar verilmesi
gereklidir. Çünkü, yetkisizliğe ilişkin ilk itirazı halledecek mahkeme, esas davayı
görmeye salahiyattar olan mahkemedir. Mahkemece önce görev hususunun
düşünülerek bir karar verilmesi gerekir.” (Yargıtay 3.Hukuk
Dairesi; 19.09.2005 tarih ve 2005/8010 E, 2005/8663) şeklinde içtihat etmiştir.
Hatta görev ile yetkiden başka konular da ihtilaflı ise öncelikle
görevli görev konusu karara bağlanır. Yine Yargıtay “Dava niteliği ve
içeriği itibariyle 3402 Sayılı Kadastro Kanunu'nun 12. maddesi hükmüne dayalı
ve kesinleşen kadastroya karşı açıldığı belirlenen tapu iptali ve tescil istemine
ilişkindir. Dosya içeriğine, davaya konu yapılan taşınmazın tapu kayıt örneğine
göre davada M.K'nın taraf olması zorunludur. Hal böyle olunca davanın açıldığı
günde gerçek hasma yöneltilen bir dava bulunmadığının kabulü gerekir. Kural
olarak istek olmasa bile mahkemece yargılamanın her aşamasında öncelikle görev,
daha sonra husumet yönünün göz önünde tutulması zorunludur. Görev ve
husumetin çakışması halinde önce görev sorununun çözümlenmesi gerekir.” (Yargıtay 7. Hukuk
Dairesi ; 07.07.2004 tarih ve 2004/2159 E, 2004/2620 K.)
Mahkeme yalnız görevsiz olduğuna karar vermiş
ancak görevli mahkemeyi bildirmemiş fakat dava her nasılsa görevli mahkemede
görülmüşse, temyiz aşamasında Yargıtay, sırf bu nedenle kararı bozmaz. Yargıtay
mahkemenin bu hükmünü düzelterek onar. (Yargıtay 7. HD 05.02.1976 tarih ve,
1143/1867)
§
Mahkemelerin
görevi konusunda kıyas yoluyla değişiklik yapılamaz : Mahkemelerin
görevinin kamu düzeninden sayılmasının önemli bir sonucu da göreve ilişkin
konularda kıyas ya da yorum yapılmak suretiyle mahkemelerin görevi
genişletilemez, değiştirilemez. Yasada açık bir hüküm bulunmayan hallerde genel
mahkemeler görevlidir. Burada kıyas hususunda mahkemelerin hiçbir şekilde görev
konusunda kıyas yapamayacağı değil, kıyas ile görevli olan bir mahkemenin
görevinin değiştirilemeyeceği belirtilmektedir. Mesela bir ticari davanın
TTK’da açıkça düzenlenmemesine rağmen mahkemece yorum yoluyla bu davanın ticari
dava sayılıp ticari dava sayılacağına ilişkin olarak yapılan yorum hukuken
geçerlidir. Yargıtay’ da bu hususta “Bir ticari şirkete kayyım tayini hakkında
MK.nun kayyım tayini ile ilgili hükümlerinin uygulanacağına dair TTK.nun 138.
maddesinde açık bir hüküm bulunmamaktadır. Ne var ki, bu şekildeki bir
ihtiyacın duyulması halinde TTK.nun 1 nci maddesi hükmü de dikkate alınarak
Türk medeni Kanununun konu ile ilgili hükümleri uygun düştüğü nispette ticari
şirketlere de kıyas yolu ile uygulanması gerektiğinin kabulü zorunludur. Ancak,
kıyas yolu ile bu uygulamada HUMK.nun 8/III. maddesi yollaması ile MK.nun 376
ve müteakip maddelerinde ticari şirketlere kayyım tayinini sulh mahkemesince
yapılacağına dair açık bir hüküm bulunmadığından bu tür davaların işin özelliği
de dikkate alınarak Asliye Ticaret Mahkemelerinde incelenip sonuçlandırılması
gerekir. Dairemizin kökleşmiş içtihatları da bu yoldadır (Yargıtay Onbirinci
Hukuk Dairesi'nin 05/07/1983 gün ve 1983/3378-3517 ve 14/11/1984 gün ve 1984/4833-5525
sayılı kararları). Konu göreve ilişkin bulunmakla bu hususun mahkemelerce
re'sen dikkate alınması icabeder.
Dava
konusu olayda da, İzmir'de ayrı bir Ticaret Mahkemesi bulunduğuna göre,
mahkemenin görev konusu re'sen dikkate
alınarak görevsizlik kararı ile dosyanın
Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekirken bu husus gözden
kaçırılarak davanın Sulh Mahkemesince sonuçlandırılması doğru görülmemiştir. ” . (Yargıtay 11. HD 10.06.1988 tarih ve, 1988/65 E. ve
1988/3848)
§
Görevsizlik
kararları nihai kararlardan olup, bir nihai kararın tüm sonuçlarını içerir : Görevin kamu
düzenine ilişkin olması nedeniyle bir mahkemenin göreve ilişkin olarak vereceği
kararlar nihai kararlardan sayılır ve bir davadaki nihai karara ait tüm
sonuçları içerir. Mesela; taraflar kendisini vekille temsil ettiriyorlarsa
vekalet ücretine ve mahkeme masraflarına da hükmolunur. Ancak 6100 sayılı HMK
ile 1086 sayılı HMUK’da görevsizlik kararı üzerine takdir edilecek yargılama
giderleri konusunda çok farklı değişiklikler getirilmiştir.
Bu
konuda 1086 sayılı HMUK döneminde görevsizlik kararı veren mahkeme yargılama
giderlerine de hükmetmekteydi. Yargıtay’da “Bir dava hakkında mahkemenin görevsizlik
yahut yetkisizlik kararı vermesi davacıya karşı bir hüküm vermesi demektir.
Esas hakkındaki hükümler davaya son verdiği gibi görevsizlik yahut yetkisizlik
kararları da bunları veren mahkemelere göre son kararlardandır. Her mahkeme
kendi yargılama masraflariyle tarafların avukat ücreti hakkında ona
bildirdikleri istemleri kendisi takdir edip son karariyle birlikte karara
bağlar, yoksa bunları başka bir mahkemenin takdir ve hükmüne bırakmaz.
Bundan
dolayı yargılama masraflariyle avukatlık ücretine dair olan istemlerin
görevsizlik yahut yetkisizlik kararı veren mahkemece hüküm altına alınması
gerekli olduğuna oyların üçde iki nisbetini geçen oyçokluğuyla karar verildi.”
(T.C. Yargıtay İçtihadı
Birleştirme Genel Kurulu Esas: 1943/21, Karar: 1945/9; Karar Tarihi:
25.04.1945) şeklinde içtihat etmekteydi.
Fakat 6100 sayılı HMK m.331/2 ile özel bir
düzenleme ile 1086 sayılı HMUK’tan farklı olarak “(2)Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme
kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde, yargılama
giderlerine o mahkeme hükmeder. Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme
kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine
davanın açıldığı mahkeme dosya üzerinden bu durumu tespit ile davacıyı
yargılama giderlerini ödemeye mahkûm eder. (3) Davanın açılmamış sayılmasına karar verilen hallerde yargılama
giderleri davacıya yükletilir.”
hükmü
getirmiştir. Yani artık “ GÖREVSİZLİK
KARARI ÜZERİNE TALEPLE DAVA BAŞKA BİR MAHKEMEDE GÖRÜLMEYE DEVAM EDERSE,
YARGILAMA GİDERLERİNE DAVAYI GÖREN GÖREVLİ MAHKEME HÜKMEDECEK, ANCAK
GÖREVSİZLİK KARARI ÜZERİNE DAVA BAŞKA BİR MAHKEMEYE GÖNDERİLEREK DEVAM
EDİLMEMİŞSE, TALEP ÜZERİNE DAVANIN AÇILDIĞI GÖREVSİZ MAHKEME DOSYA ÜZERİNDEN
DURUMU SAPTAYARAK DAVACIYI YARGILAMA GİDERLERİNİ ÖDEMEYE MAHKUM EDECEKTİR.”
Ancak işbölümü itirazı niteliğindeki
itirazlar tam anlamıyla bir görevsizlik kararı sayılmadığından, başka bir
deyişle işbölümü itirazının kabulü
halinde görevsizlik kararı değil; “gönderme kararı” verildiğinden burada
vekalet ücreti ve masraflara hükmedilemez. Yargıtay; “Gönderme kararlarında muhakeme masrafı ve
avukatlık ücretinden bahsedilmemesi gerekirken zuhulen bunlara hükmedilmiş ise
kararın bunlarla ilgili kısmı nihai
hüküm niteliğinde olacaktır.”(Yargıtay
İçtihadı
Birleştirme Genel Kurulu 24.04.1967 tarih ve 1966/12 E., 1967/3 K.) Yine Yargıtay 02.04.1967 tarih ve 12/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme
Kararı'nda ve gönderme kararının verildiği tarihte yürürlükte olan Tarife'nin
8/son maddesi hükmünde, gönderme kararları nedeniyle vekalet ücretine
hükmedilemeyeceği öngörüldüğü halde, bu mahkemece, davacı aleyhine vekalet
ücretine de hükmedilmiştir. Gönderme kararları yalnız başına temyiz edilemez
ise de, bu kararın niteliğine tamamen yabancı olan ve onunla bağdaşması mümkün
olmayan nihai bir hükmün bu karar ile birlikte yanılgı sonucu verilmesi
halinde, gönderme kararının nihai hükme ilişkin bu bölümünün yalnız başına temyizi
mümkündür. Bu itibarla, gönderme kararında vekalet ücretine hükmedilmesi ve bir
çeşit yetkisizlik kararı verilmesi nedeniyle, gönderme kararı temyizi kabildir.”
(Yargıtay
11.H.D. 11.10.2004 tarih ve 2004/923 E., 2004/9542 K.)
Fakat “Ticari davalar
ve çekişmesiz yargı işlerinin görüleceği mahkemeler” başlıklı 6102 sayılı TTK
m.5/3’de çok özel bir düzenlemeye yer verilmiş ve ticaret mahkemeleri ile
asliye hukuk dahil diğer tüm mahkemeler arasındaki ilişki AÇIKÇA İŞ BÖLÜMÜ İLİŞKİSİ OLMAKTAN ÇIKARTILARAK GÖREV İLİŞKİSİ KABUL
EDİLMİŞTİR. BAŞKA BİR DEYİŞLE 6102 SAYILI TTK MADDE 5/3’E GÖRE “TİCARET
MAHKEMELERİ İLE ASLİYE HUKUK DAHİL DİĞER MAHKEMELER ARASINDAKİ İLİŞKİ GÖREV
İLİŞKİSİ OLARAK SAYILACAK VE GÖREVE İLİŞKİN KURALLAR UYGUALANACAKTIR.”
Bu açık hüküm nedeniyle artık ticaret ve asliye hukuk mahkemeleri arasındaki
görev uyuşmazlıkları için de göreve ilişkin usul kuralları uygulanacağından bu
halde de artık gönderme kararı değil, görevsizlik kararı verilecek, bu karar
ile vekille temsil edilen işlerde vekalet ücretine hükmedilecektir.
Bu kuralın tek istisnası 6102 sayılı TTK
m. 5/4’de “Asliye ticaret mahkemesi bulunmayan
yargı çevresindeki bir ticari davada görev kuralına dayanılmamış olması,
görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez; asliye hukuk mahkemesi, davaya
devam eder.” Şeklinde belirtilmiştir.
O
HALDE AYRI BİR TİCARET MAHKEMESİNİN BULUNDUĞU YERLERDE TİCARİ İŞLERDE
GÖREVSİZLİK KARARI VE BUNA İLİŞKİN SONUÇLAR UYGULANACAK, ANCAK AYRI BİR TİCARET
MAHKEMESİ OLMAYAN YERLERDE ARTIK TİCARET VE ASLİYE HUKUK VEYA DİĞER MAHKEMELER
ARASINDA GÖREVSİZLİK KARARI VERİLMESİNE İMKAN TANINMAYARAK ZATEN FİİLEN AYNI
MAHKEME VE HAKİMCE GÖRÜLECEK DAVALAR İÇİN BİR GÖREVSİZLİK PROSEDÜRÜ ORTADAN
KALDIRILMIŞTIR.
·
Görevsizlik kararı verilmesi ile
ticaret mahkemesine gönderilen kararlarda görevsiz mahkemede açılan davada
arabulucuya başvurulmaması sorunu :
Yukarıda
detaylıca paylaştığımız üzere 6102 sayılı TTK m.5/3’de artık asliye hukuk ve asliye
ticaret mahkemeleri arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olarak kabul
edilmesi ticari davalar için gerekli olan zorunlu arabuluculuk yönünden
uygulamada sorunlar yaratmıştır.
Dava
şartı arabuluculuk başlıklı 6102 sayılı TTK m.5/a’da “ Bu Kanunun (6102 sayılı TTK’nın) 4 üncü maddesinde ve diğer
kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi
olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya
başvurulmuş olması dava şartıdır. Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten
itibaren altı hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hâllerde arabulucu
tarafından en fazla iki hafta uzatılabilir.” Hükmü
getirilmek suretiyle yasanın 7155 sayılı kanunun 20. Maddesi ile yürürlüğe
girdiği 06/12/2018 tarihinden sonra açılan ticari davalarda zorunlu
arabuluculuğa başvurulması zorunlu kılınmıştır. Bu düzenleme ile davasını
ticari dava olduğunu düşünmediğinden davalarını arabuluculuğa başvurmaksızın
ticaret mahkemesinde açmayan davacıların davalarının daha sonradan görevsizlik
kararı ile ticaret mahkemelerine gönderilmesi ve görevsizlik kararının
kesinleşmesi halinde görevli ticaret mahkemesinin bu dava şartı eksikliği
hususunda nasıl davranması gerektiği hususu yasada açıkça düzenlenmemiştir.
Ancak bu hususta özetle “Arabulucuya başvurmadan dava açılması halinde, bu
eksikliğin tamamlattırılması yönünde her hangi işlem yapılamayacağı ve davanın
usulden reddine karar verilmesi gerektiği ve bu kurala diğer mahkemelerden
görevsizlikle gelen dosyalar yönünden bir istisna da getirilmemiş
olduğu- Arabuluculuk başvurusunda bulunmanın "tamamlanabilir"
dava şartı olmasa da HMK.'nun "...Dava şartı noksanlığı, mahkemece,
davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş
ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı
noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez..." şeklindeki 115/3.
maddesi uyarınca, davalı yan görevsizlik kararının verildiği tarihe
kadar cevap dilekçesi vermediğinden ve dava şartı yönünden bir itiraz ileri
sürmediğinden, görevsizlik kararı verilmesinden sonra, dosyanın görevli
mahkemeye ulaşması aşamasına kadar arabulucuya başvurma dava şartının
giderilmesinin mümkün olduğu-” (İzmir Bölge
Adliye Mahkemesi 3. HD. 18.09.2019 T. E: 1647, K: 1269) içtihat edilmiştir.
Görüldüğü üzere istinaf mahkemesi bu
kararı ile eğer görevsizlik kararı verilen dosyalarda davalı yan davada
görevsizlik ve davanın ticari (ya da iş) olması nedeniyle arabulucuya da
başvurulması gerektiği yönünde bir itirazda bulunması halinde artık davası
görevsiz olan taraf, görevli mahkemede arabulucuya başvuramayacaktır. Ancak
davalı yan görevsizlik kararı verilene kadar arabuluculuk yönünde bir itirazda
bulunmazsa davacı yan HMK m.115/3 gereğince artık bu dava şartını dosya görevli
mahkemeye ulaşana kadar tamamlayabilecektir. Bu oldukça önemli bir husustur.
Bununla birlikte, istinaf mahkemeleri zorunlu
arabuluculuk dava şartını görevden bile önce incelenmesi gereken özel bir dava
şartı olarak kabul etmekte ve görevsizlikten önce incelenip bu nedenle dava
şartı yokluğundan red kararı verilmesi gerektiği kanaatindedir. Şöyle ki, “Davadan önce
arabulucuya başvuru şartı, davanın mahkemelerde açılıp görülmesine yönelik
olarak düzenlenen özel bir dava şartıdır. Mahiyetleri gereği özel dava şartları
6100 Sayılı HMK.nın 114 Maddesinde düzenlenen genel dava şartlarından önce
incelenir.
Mahkemece arabuluculuk özel dava şartının, HMK.
114/1-c maddesinde düzenlenen mahkemenin görevli olmasının genel dava şartından
önce incelenmesi gerekmektedir. Mahkemenin öncelikle arabuluculuk dava şartını
incelemiş olması usul ve yasaya uygun olup aksi yöndeki davalı istinafı yerinde
değildir.” (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
14.05.2020 tarih ve 2019/2623 E., K. 2020/553 K. )
Bu iki içtihat beraberce
değerlendirildiğinde şöyle bir uygulama ortaya çıkmaktadır. Şöyle ki, mahkeme
eğer önündeki davayı ticaret ya da iş mahkemesinin görevli olması nedeniyle
görevsiz olduğu kanaatindeyse görevsizlik kararından da önce davanın iş ya da
ticari olması nedeniyle zorunlu arabuluculuğa başvurup başvurulmadığına
bakacak, başvuru varsa görevsizlik kararı verecek, yoksa dava şartı yokluğundan
davanın usulden reddine karar verecektir. Buradaki karar, arabuluculuğun
davanın hangi mahkemede görüldüğü ile değil ticari ya da iş davası olup
olmadığından kaynaklanmasından kaynaklanmaktadır. Bir dava sulh hukuk
mahkemesinde görülen ticari bir kira davası ise de mahkeme arabulucuya
başvuruyu gene arayacaktır.
Mahkeme görevsizlik kararını arabuluculuk
şartını aramadan görevsizlik kararı vermesi halinde ortaya zaten yukarıda
değindiğimiz yeni mahkemede görevsizlik kararı üzerine zorunlu arabulucuya
başvurulup başvurulamayacağı sorunları uygulamada doğmaktadır.
Mahkeme doğrudan görevsizlik kararı vermesi
halinde bu karar bahsettiğimiz nedenle istinaf edilmemiş ve kesinleşmişse artık
eğer görevsizlik kararı verilen dosyalarda davalı yan davada görevsizlik ve
davanın ticari (ya da iş) olması nedeniyle arabulucuya da başvurulması gerektiği
yönünde bir itirazda bulunması halinde artık davası görevsiz olan taraf,
görevli mahkemede arabulucuya başvuramayacaktır. Ancak davalı yan görevsizlik
kararı verilene kadar arabuluculuk yönünde bir itirazda bulunmazsa davacı yan
HMK m.115/3 gereğince artık bu dava şartını dosya görevli mahkemeye ulaşana
kadar tamamlayabilecektir.
§
Görev,
yasa yolu da dahil yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınır : Görev,
yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmese dahi re’sen dikkate
alınacaktır.
Hatta
bu ilke o kadar geniştir ki mahkemece bir karar esastan hükme bağlanmış olsa ve
temyizde de kimse görevsizlik iddiasında bulunmasa dahi Yargıtay temyiz
aşamasında re’sen mahkemenin görevsiz olduğuna karar verebilir. Ancak bir dava
esastan hukuken kesinleşmiş ise artık
görevsizlik nedeniyle yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilemeyecektir.
Ancak iş bölümü itirazı 6100 sayılı yasanın
116/1-c bendi gereği ilk itiraz olduğundan, mahkemece taraflar ileri sürmeden
re’sen iş bölümü nedeniyle gönderme kararı veremeyeceği gibi, iş bölümü itirazı
yargılamanın her aşamasında da ileri sürülemez. Yargıtay da ; “ İş
bölümü itirazı…. ilk itirazdır. Mahkemece, re'sen gönderme kararı verilemez.”
(Yargıtay 15. HD. 04.05.2010 tarih ve Esas:
2010/1503 Karar: 2010/2617) şeklinde
içtihat etmiştir.
İlk
itirazlara ilişkin detaylı açıklamalarımızı 116. Madde ve devamı maddelerin
açıklamalarında bulabilirsiniz.
b.) 1086 sayılı HUMK’la karşılaştırılması : Görev
konusunu kesin bir şekilde düzenleyen 6100 sayılı HMK’ya eşdeğer madde 1086
sayılı HMK m.1 ve 7. Maddelerdeydi. Bu maddeler şöyle düzenlenmişti.
Vazife Madde 1 - (DEĞİŞİK MADDE RGT: 05.03.1985 RG NO:
18685 KANUN NO: 3156/1) Mahkemelerin görevi
kanunla belirlenir. Görev, dava olunan
şeyin değerine göre belirtilmiş ise, görevli mahkemenin tespitinde, davanın
açıldığı gündeki değer esas tutulmak üzere, aşağıdaki maddeler hükümleri
uygulanır. Faiz, icra tazminatı ve giderler görevin tespitinde hesaba
katılmaz. ” |
Vazife Madde
7 -
(DEĞİŞİK MADDE RGT: 18.07.1981 RG NO: 17404 KANUN NO: 2494/1) Diğer
bir mahkeme yahut idari makam veya yargı merciinin görevine giren bir dava
veya iş kendisine arz olunan mahkeme , duruşma yapmadan
görevsizlik kararı verebileceği gibi davanın her safhasında
kendiliğinden görevli olmadığına da karar verir. Görev itirazı davanın her safhasında ileri
sürülebilir. Bir dava, asliye mahkemesinde hükme
bağlandıktan sonra, davanın sulh mahkemesinin görevi içinde olduğu ileri sürülerek üst mahkemede itirazda
bulunulamaz.” |
6100 sayılı HMK m.1 ve bu maddenin 1086
sayılı HUMK’daki karşılığı olan m.1 ve 7 incelendiğinde iki hüküm arasında
meydana gelen değişiklikler şöyledir :
-
6100
sayılı HMK ile artık görev hususu kamu düzeninden sayıldığı için 1086 sayılı
HUMK m.7’de düzenlenen mahkemelerin görevi hususunun yargılamanın her
safhasında incelenip re’sen karara varılabileceği şeklindeki bir düzenlemenin
özel olarak belirtilmesine gerek kalmaması nedeniyle yasakoyucu tarafından 1086
sayılı HUMK’da olduğu gibi (mesela madde - 7) ayrıntılı olarak düzenlenme
gereği duymamıştır. Çünkü yasa görev konusunu kamu düzeninden sayarak zaten
görevsizlik hususunun her aşamada incelenebileceğini kabul etmiştir.
-
Detayı
ileride inceleneceği üzere artık görevli mahkemenin belirlenmesinde 1086 sayılı
HUMK’daki tüm parasal sınırlar kaldırılmış, dava konularına göre net ve sade bir
görevlendirme yoluna gidilmiştir. Biz bu yöndeki bir düzenlemenin gayet yerinde
olduğunu düşünüyoruz.
-
Görevin
belirlenmesinde 1086 sayılı yasada (m.1) belirtilen parasal sınırlar artık
ortadan kalktığından görevin belirlenmesinde artık dava değeri (müddeabih)
değil, davanın konusu önem arzetmektedir.
-
1086
sayılı kanunun m.7/3’de belirtilen “Bir dava, asliye mahkemesinde hükme bağlandıktan sonra,
davanın sulh mahkemesinin görevi içinde olduğu ileri sürülerek üst mahkemede
itirazda bulunulamaz.” hükmü 6100 sayılı HMK m.1’de düzenlenen
ve görevin kamu düzenine ilişkin olması ve yasa yolu da dahil her aşamada ileri
sürülebilmesi imkanı karşısında artık 6100 sayılı HMK’da düzenlenmemiştir.
-
1086
sayılı HMUK ile görevsizlik kararı üzerine kararı veren mahkeme yargılama
giderlerine hükmederken, 6100 sayılı HMK ile görevsizlik kararı üzerine dosya
kendisine gönderilen mahkeme yargılama giderlerine hükmeder. Görevsizlik kararı
üzerine görevli mahkemeye dosya gönderilmezse yargılama giderlerine durum dosya
üzerinden tespit edilerek davanın açıldığı görevsiz mahkeme hükmeder. (6100 s.
HMK .331/2-3)
6100 sayılı HMK m.1 ve bu maddenin 1086
sayılı HUMK’daki karşılığı olan m.1 ve 7 incelendiğinde iki hüküm arasında
meydana gelen benzerlikler şöyledir :
-
Her
iki yasada da mahkemelerin görevinin kanunla belirleneceği belirtilerek hukuki
güvenlik korunmuştur.
-
Görevsizlik
itirazının yargılamanın her aşmasında da ileri sürülebileceği belirtilmiştir.
c.) Görevin 6100 sayılı yasadan önce
açılan davalara etkisi : 6100 sayılı yasanın yürürlüğe
girmesi ile birlikte mevcut ve 6100 sayılı yasadan önce açılmış davalarda nasıl
bir yol izleneceği 6100 sayılı yasaya eklenen 1. maddenin 1. fıkrası ile
düzenlenmiştir.
GEÇİCİ
MADDE 1 – (1) Bu Kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin
hükümleri, Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan
davalarda uygulanmaz. |
Görüldüğü
üzere 6100 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden önce açılmış
davalarda 1086 sayılı HMK’nın hükümleri uygulanacak, yasanın yürürlüğe girmesi
nedeniyle görevsiz duruma düşecek davalar için artık görevsizlik kararı
verilmeden mevcut mahkemesi görevli olmaya devam edeceği gibi 1086 sayılı
yasada geçen göreve (sadece göreve !)
ilişkin tüm kurallar uygulanmaya devam edecektir.
Bu
hususta Yargıtay’da “Dava mülkiyet hakkına dayalı meni
müdahale istemine ilişkindir. Dava gayrimenkulün aynına ilişkin olduğundan dava
değeri müdahale edilen kısmın değerinden ibarettir. Mahallinde yapılan keşif
sonucu alınan inşaat bilirkişisi raporunda, dava konusu taşınmazın değerinin
tespit edildiği anlaşılmakla, miktarın dava tarihi itibariyle, davayı
görmeye sulh mahkemeleri değil asliye hukuk mahkemeleri görevlidir. Mahkemece
görev hususu re’sen gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerektiği
düşünülmeden yargılamaya devamla esas hakkında hüküm kurulması doğru
görülmediğinden hükmün bozulması gerekir.”
(Y. 14.HD.16.11.2011 tarih ve 2011/11185 E.
2011/13775 K.) Şeklinde içtihat ederek 6100 s. HMK öncesinde açılan
davalarda YASA SADECE GÖREVDEN
BAHSETTİĞİNDEN GÖREVE İLİŞKİN BİR HUSUSTA 1086 SAYILI HMK’ya göre karar
verilmesi gerektiğini açıkça ifade etmiştir.
[1]
Mülhak bütçe ; Harcamaları, özel gelir
kaynağı ile sağlanan ve genel bütçe dışında yönetilen devlet daire ve
kurumlarının bütçelerine mülhak bütçe denir.
[2] “Mahkemelerin
görev konusunu düzenleyen 6100 sayılı HMK'nun 1.maddesi gereğince görev
hususunun kamu düzenine ilişkin olduğu tartışmasızdır.” Y. 14.HD.16.11.2011 tarih ve 2011/11185 E. 2011/13775 K.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder