MİRASTAN
DOĞAN DAVALARDA YETKİ HUSUSUNDA BİR ÇALIŞMA
-
on kişi
üzerinde bile olsa, yöneticilik yapmış olan her insan kıyamet gününde (Allah’ın
huzuruna) elleri boynuna bağlı olarak gelir. Sonra da ya adaleti sayesinde
kurtulur veya haksızlık etmiş olduğu için mahvolur!
Hz.
Muhammed (s.a.v)
Mirastan doğan davalarda yetki MADDE 11- (1)
Aşağıdaki davalarda, ölen kimsenin son yerleşim yeri mahkemesi kesin
yetkilidir: a) Terekenin
paylaşılmasına, yapılan paylaşma sözleşmesinin geçersizliğine, ölüme bağlı
tasarrufların iptali ve tenkisine, miras sebebiyle istihkaka ilişkin davalar
ile mirasçılar arasında terekenin yönetiminden kaynaklanan davalar. b) Terekenin kesin
paylaşımına kadar mirasçılara karşı açılacak tüm davalar. (2) Terekede
bulunan bir mal hakkında açılmak istenen istihkak davası, terekenin yazımı ve
tespiti zamanında mal nerede bulunuyorsa, orada da açılabilir. (3) Mirasçılık
belgesinin iptali ve yeni mirasçılık belgesi verilmesine ilişkin davalarda,
mirasçıların her birinin oturduğu yer mahkemesi de yetkilidir. |
a.) Maddenin genel analizi :
Madde, miras hukukuna ilişkin detaylı yetki
kurallarını düzenlemiştir.
Madde metni incelendiğinde bazı davalar
açısından kesin yetki düzenlenmiştir. Bu davalar şunlardır :
i.) Terekenin
paylaşılmasına, yapılan paylaşma sözleşmesinin geçersizliğine ilişkin davalar
ii.) ölüme bağlı
tasarrufların iptali ve tenkisine ilişkin davalar
iii.) miras
sebebiyle istihkaka ilişkin davalar
iv.) mirasçılar
arasında terekenin yönetiminden kaynaklanan davalar.
v.) Terekenin
kesin paylaşımına kadar mirasçılara karşı açılacak tüm davalar.
Bazı davalar açısından ise kesin olmayan
yetki kuralları ile seçimlik bazı yetkili mahkemeler düzenlenmiştir. Bu davalar
:
i.) Terekede
bulunan bir mal hakkında açılmak istenen istihkak davası terekenin yazımı ve
tespiti zamanında mal nerede bulunuyorsa, orada da açılabilir.
ii.) Mirasçılık
belgesinin iptali ve yeni mirasçılık belgesi verilmesine ilişkin davalarda,
mirasçıların her birinin oturduğu yer mahkemesi de yetkilidir.
Miras hukukundan kaynaklanan davalarda bir
kısım davaların kesin yetkiye bağlanması usul ekonomisi gereğince ölen kimsenin
son yerleşim yeri mahkemesinin daha kolay yargılama yapabileceği ve miras
malları nerede bulunursa bulunsun, miras işlerinin tek elden, yani aynı mahkeme
tarafından yürütülmesinin uygun olacağı düşüncesine dayanmaktadır.
Madde kesin yetki gereken mirastan
kaynaklanan davaları açıkça ve tek tek saymıştır. Bu davalar kapsamına girmeyen
hiçbir dava miras kaynaklı olsa bile HMK m.11'in kapsamına girmeyecektir.
Mesela terekenin borca batıklığının tespitine ilişkin davalar miras hukuku
kökenli olsa da yasada açıkça sayılmadığından kesin yetkili "ölen kimsenin
son yerleşim yeri mahkemesi"nde değil durumuna göre uygun genel yetkili
mahkemelerde açılması gerekir.Bu hususta Yargıtay'da "İstek, «terekenin borca batık
olduğunun tesbitine» ilişkindir Kanunda bu dava bakımından özel yetki
tayin olunmamıştır. Dava, az önce açıklanan ..... usul yasasında sayılan
davalardan bulunmadığına nazaran, usul yasasındaki genel yetki kuralının
uygulanması gerekir. Buna göre terekenin borca batık olduğunun tesbiti
hakkındaki davada yetkili mahkeme, davalının yani tereke alacaklısının davanın
açıldığı zamandaki ikametgahı mahkemesidir."
(Y. 2.HD. 06.07.1973 T. E: 4596, K: 4438)
b.) Terekenin kesin paylaşımına kadar açılacak tüm
davalar mirasçılara karşı açılacaksa kesin yetkilidir. Mirasçıların bireysel
sorumluluğuna ilişkin açılacak davalarda kesin yetki hali sözkonusu değildir : Madde metni incelendiğinde "terekenin kesin paylaşımına kadar
mirasçılara karşı açılacak tüm davalar" kesin yetkiye bağlanmışsa da
önemle belirtmek gerekir ki, bu durum, mirasçıların iştirak halinde mülkiyet
kuralları gereğince birlikte hareket etmek zorunda oldukları haller için
geçerli olacaktır. Buna karşılık, mirasçıların, müteselsilen sorumlu oldukları
bir borç söz konusu ise bu takdirde, mirasçılardan birinin bulunduğu yer
mahkemesinde de dava açılabilecektir.
Madde metninde açıkça "terekenin kesin paylaşımına kadar mirasçılara karşı
açılacak tüm davalar" ibaresi geçtiğinden tereke kesin paylaşıldıktan
sonra açılacak davalar da kesin yetki kapsamına girmeyecektir.
Bilindiği gibi, terekenin tüzel kişiliği bulunmamaktadır. O nedenle de, davada
taraf ehliyeti yoktur. Buna bağlı olarak tereke aleyhine dava açılamaz. Bu
halde de, davanın yine mirasçılara karşı açılması gerekmektedir. Bu yüzden de
madde metninde “tereke aleyhine ikâme olunan davalar” ifadesi, 6100 sayılı
HMK'da “mirasçılara karşı açılacak tüm davalar” şeklinde değiştirilmiş olup
hukuk dili açısından yerinde bir düzenlemedir.
c.) "Miras sebebiyle istihkaka ilişkin
davalar"a ilişkin 6100 sayılı HMK m.11'deki kesin yetkiye ilişkin
düzenlemelerin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m. 576'daki düzenlemeler
karşısında uygulanması sorunu: "Miras
sebebiyle istihkak davası", 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m.637/1'de
"Yasal veya atanmış mirasçı, terekeyi veya bazı tereke mallarını elinde
bulunduran kimseye karşı mirasçılıktaki üstün hakkını ileri sürerek miras
sebebiyle istihkak davası açabilir." şeklinde düzenlenmiştir. Görüldüğü
üzere "miras sebebiyle istihkak davası", sadece yasal veya atanmış
mirasçı tarafından terekeyi veya bazı tereke mallarını elinde bulunduran
kimseye karşı mirasçılıktaki üstün hakkını ileri sürerek açılan bir mülkiyet
davasıdır. Bu dava tipi sadece miras hukukuna özgü özel bir dava olup, genel
istihkak davasından daha dar kapsamlı bir dava tipidir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 576. maddesine göre "miras sebebiyle
istihkak davası", mirasbırakanın yerleşim yeri mahkemesinde görüleceği
"GÖRÜLÜR" gibi kesin bir ifadeyle belirtilmişse de kesin yetkili
olduğu belirtilmemiştir. Bu nedenle "miras sebebiyle istihkak
davası"nın özel düzenlemesi gereğince 6100 sayılı HMK m.11 kapsamına
girmeyeceği hususu tartışmalıdır.
Yargıtay, örnek olarak paylaştığımız pek çok kararında bu hükmün kesin yetkili
olduğu kanaatindedir. "miras sebebiyle istihkak davalarında da yetkili mahkeme; miras
bırakanın yerleşim yeri mahkemesidir. (TMK. m.576) Bu yetki, kamu düzeniyle
ilgili olup kesindir. Yargılamanın her aşamasında mahkemelerce kendiliğinden
(re'sen) gözetilmek zorundadır." (Y.2.HD. 21.06.2010 T. E: 7533, K: 12218) (aynı
yönde Y. 2. HD. 18.5.1976 T. E:3944, K:4262 (YKD. 1977/10, s:1369))
"Türk Medeni Kanunu'nun 576/2. maddesi uyarınca miras bırakanın
tasarruflarının iptali veya tenkisi mirasın paylaşılması ve miras sebebiyle
istihkak davalarında miras bırakanın yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir. Bu
yetki kesin yetki olup, yargılamanın her aşamasında hakim tarafından
kendiliğinden gözönüne alınır. Muris Emine Isparta nüfusuna kayıtlıdır. Nüfus
Kanununun 4. maddesine göre nüfus kaydı yerleşim yerine karinedir. Taşınmazlar
Isparta’dadır. Gerçekleşen bu durum karşısında miras bırakanın yerleşim yeri
Isparta’dadır. İşin esasının incelenmesi ve soncuna göre bir karar verilmesi
gerekirken yazılı gerekçelerle yetkisizlik karar verilmesi usul ve yasaya
aykırıdır.” (Y. 2. HD. 07.06.2004 T. E: 6405, K: 7351")
Ancak ilgili Yargıtay kararları döneminde 6100 sayılı HMK m.11'deki açık
düzenlemeler yürürlükte olmadığından halen bu düzenlemenin kesin yetkili
sayılarak daha sonra çıkarılan 6100 sayılı HMK m.11'in uygulanmayacağını
söylemenin doğru olmayacağı kanaatindeyim. Hatta bu hususta dava konusu bir
taşınmazsa da taşınmaza ilişkin yetki kuralları değil, bu hüküm uygulanacaktır.
d.) "Terekede bulunan bir mal hakkında
açılmak istenen istihkak davası" ile "Miras sebebiyle istihkaka
ilişkin davalar" karşılaştırması ve iki ayrı dava türüne ilişkin istihkak
iddialarında yetkili mahkemenin belirlenmesi sorunu : Madde
metni incelendiğinde "Terekede bulunan bir mal hakkında açılmak istenen
istihkak davası" terekenin yazımı ve tespiti zamanında mal nerede
bulunuyorsa, orada da açılabilecekken, "miras sebebiyle istihkaka ilişkin
davalar"ın ise sadece ölen kimsenin son yerleşim yeri mahkemesinde
açılacağı ve bu mahkemelerin kesin yetkili olduğu hükme bağlanmıştır. Görünüş
itibariyle birbiriyle çelişir gibi duran bu iki düzenlemeyi açıklamakta fayda
görüyoruz.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 683. maddesinde mülkiyetin kapsamı "Bir
şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde
dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine
sahiptir." (m.683/1) şeklinde tanımlandıktan sonra "Malikin, malını
haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği"
(m.683/2) belirtilmiştir. Madde ile istihkak davası, bir mal üzerinde hak
sahipliği iddia ederek malik olduğunu iddia eden kişilerin açacağı dava olarak
genel bir dava olarak düzenlenmiştir. Genel anlamıyla bu nitelikteki davalara
örneğin haczedilen malın borçluya ait olmadığının ileri sürüldüğü hacizde
istihkak davaları en güzel örnektir.
Ancak "miras sebebiyle istihkak davası" ise, 4721 sayılı Türk Medeni
Kanunu m.637/1'de "Yasal veya atanmış mirasçı, terekeyi veya bazı tereke
mallarını elinde bulunduran kimseye karşı mirasçılıktaki üstün hakkını ileri
sürerek miras sebebiyle istihkak davası açabilir." şeklinde
düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere "miras sebebiyle istihkak davası",
sadece yasal veya atanmış mirasçı tarafından terekeyi veya bazı tereke
mallarını elinde bulunduran kimseye karşı mirasçılıktaki üstün hakkını ileri
sürerek açılan bir mülkiyet davasıdır. Bu dava tipi sadece miras hukukuna özgü
özel bir dava olup, genel istihkak davasından daha dar kapsamlı bir dava
tipidir.
Doktrinde genel istihkak davalarının miras sebebiyle istihkak davaları
kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği, madde metninin hatalı mı
düzenlendiği hususu tartışılmıştır. Ancak benim de katıldığım hakim görüşe göre
her iki davanın farklı niteliği nedeniyle düzenlemede bir çelişki bulunmamakta,
her dava kendine ait dava tipine göre yetkili mahkemede görülecektir.
e.) "Terekenin kesin paylaşımına kadar
mirasçılara karşı açılacak tüm davalar" ibaresinden ne anlaşılması
gerektiği sorunu : Bu düzenleme, 6100 sayılı HMK öncesindeki
1086 sayılı HUMK döneminde "terekenin taksimi katîsine kadar (kesin
taksimine) tereke aleyhine ikâme olunan (açılan) dâvalar" şeklinde
düzenlenmişti Ancak madde gerekçesinde de açıkça belirtildiği üzere terekenin
herhangi bir tüzel kişiliği bulunmadığından bu ifade, “terekenin kesin
paylaşımına kadar mirasçılara karşı açılacak tüm davalar” şeklinde
değiştirilmiştir. Çünkü terekenin tüzel kişiliği bulunmadığından açılacak
davalarda taraf ehliyeti yoktur. Buna bağlı olarak tereke aleyhine dava
açılamaz. Bu halde de, davanın yine mirasçılara karşı açılması gereklidir. O
nedenle, “tereke aleyhine ikâme olunan davalar” ifadesinin, “mirasçılara karşı
açılacak tüm davalar” şeklinde değiştirilmesi uygun görülmüştür. Ancak maddenin
uygulama alanı bulması, başka bir deyişle kesin yetkili mahkemeden
bahsedebilmek için madde metninde açıkça "mirasçı" ya da
"mirasçılardan biri", "herhangi bir mirasçı değil",
"mirasçılar"dan bahsedildiği için mirasçıların iştirak halinde
mülkiyet (Birden fazla kimsenin bir taşınmaz üzerindeki payları
gösterilmeksizin sahipliğine iştirak halinde mülkiyet ya da elbirliği mülkiyeti
adı verilir. Müşterek mülkiyetten farklı olarak iştirak halindeki mülkiyette
maliklerin pay oranları belirli değildir. Bu nedenle her bir malik malın tamamı
üzerinde hak sahibidir.) kuralları gereğince "birlikte hareket etmek
zorunda oldukları haller" için geçerli olacaktır. Yani özetle, tereke
işleriyle ilgili olarak zorunlu dava arkadaşlığının gerekli olduğu hallerde,
bütün mirasçıların ve terekeye temsilci atanmış ise onun hasım gösterilmesiyle
açılacak davalarda bu kesin yetki kuralı uygulanacaktır. (Prof. Dr. Bilge UMAR-
Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi Yetkin Yayınları 2011 basım syf.46) Buna
karşılık, mirasçıların, müteselsilen sorumlu oldukları bir borç söz konusu ise,
yani açılacak davanın tüm mirasçılara beraberce açılmasının zorunlu olmadığı,
ayrı ayrı yahut bir kaç mirasçıya açılabildiği hallerde, mirasçılardan birinin
bulunduğu yer mahkemesinde de dava açılabilecektir.
İİK m.94'de taksim edilmemiş bir miras malın haczedilmesi hususu
düzenlenmiştir. Bu halde icra dairesi, ikametgâhları bilinen ilgili üçüncü
şahıslara durumu ihbar eder. Bu miras malı, borçlunun belli bir gayrimenkuldeki
tasfiye sonundaki hissesi haczedilmiş olursa, icra müdürü haciz şerhinin
gayrimenkulün kaydına işlenmesi için tapu sicil memurluğuna tebligat yapar.
Reddedilmeyen miras gayrımenkule ve gemiye aitse ve özel sicile tescil
ettirmediği mülkiyet veya diğer aynî hakların borçlu namına tescili alacaklı
tarafından da istenebilir. İşte eğer mirastan doğan borçlarda tereke borcu için
tüm mirasçılara dava açılmamışsa, alınan hüküm sadece dava açılan davalı ya da
davalıların kişisel malvarlığı üzerinde hüküm ve sonuç doğurur. Başka bir
deyişle terekeden kaynaklanan borçlar için tüm mirasçılara açılmayan davalardan
kaynaklanan sorumluluk terekeye dahil malvarlığı için hüküm ve sonuç doğurmaz,
alacaklı bu halde davalıların terekeye dahil mallarına başvuramaz, davalıların
sadece kişisel malvarlıklarına başvurabilir. Ancak davasını tüm mirasçılara
karşı açarsa bu halde yukarıda bahsettiğimiz İİK m.94 hükümlerine göre
terekeden kaynaklanan mallar üzerinde haciz tesis edebilir. Ancak terekeden
kaynaklanmayan bir borç yani mirasçılardan birinin şahsi bir borcu sözkonusu
ise o halde elbette İİK m.94 gereğince alacaklı mirasçının henüz taksim edilmiş
ya da edilmemiş tüm payları üzerinde (m.94/2)de haciz tesis edebilecektir.
f.) Mirasçılık belgesinin iptali ve yeni
mirasçılık belgesi verilmesine ilişkin davalarda, mirasçıların her birinin
oturduğu yer mahkemesinin de yetkili kılınması karşısında mirasçılık belgesi
verilmesine ilişkin taleplerde yetki sorunu : 6100 sayılı
HMK m.11./3'de açıkça miras hukukundan kaynaklansa da mirasçılık belgesinin
iptali ve yeni mirasçılık belgesi verilmesi istemine ilişkin davalar kesin
yetkili yer mahkemesine dahil edilmeyip bu davalarda irasçıların her birinin
oturduğu yer mahkemesi de yetkili kılınmıştır. Maddede mirasçıların her birinin
oturduğu yer mahkemesi de yetkili kılınması sadece mirasçılık belgesinin iptali
ve yeni mirasçılık belgesi verilmesi istemine ilişkin davalar için düzenlenmiş,
ancak mirasçılık belgesi verilmesi istemine ilişkin davalar açısından bir
düzenleme getirilmemiştir. Uygulama ve öğreti ile Yargıtay kararlarında ise
mirasçılık belgesinin iptali ve yeni mirasçılık belgesi verilmesi istemine
ilişkin davalarla paralel nitelik arz ettiğinden mirasçılık belgesi verilmesi
istemine ilişkin davalar açısından da mirasçıların her birinin oturduğu yer
mahkemesi de yetkili olduğu yönünde bir içtihat birliği vardır. Yargıtay da,
"Dava, yetki
belgesine dayalı mirasçılık belgesi verilmesine ilişkindir. Mahkemece
yetkisizlik kararı verilmişse de varılan sonuç davanın niteliğine uygun
düşmemiştir. HMK m.11/son'da mirasçılık belgesinin iptali ve yeni mirasçılık
belgesi verilmesine ilişkin davalarda, mirasçıların her birinin oturduğu yer
mahkemesi de yetkili olduğu açıklanmıştır. Öğretide ve uygulamada bu hukuksal
olgunun sonucu olarak mirasçılık belgesi verilmesine ilişkin davaların her
yerde açılabileceği kabul edilmektedir. Bu nedenle yetkisizlik kararının bozulmasına
karar verilmiştir." (Y.6. HD 23.01.2013 tarih 2012/6411 E. 2013/352
K.) (aynı yönde Y.7. HD 17.05.2012 tarih 2012/1122 E. 2012/3562 K.)(aynı yönde
Y.7. HD 13.06.2012 tarih 2012/1395 E. 2012/4541 K.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder