10 Ağustos 2013 Cumartesi

MUVAZAALI İCRA TAKİBİ NEDENİYLE AÇILAN TASARRUFUN İPTALİ DAVASINDA HER ZAMAN DÜZENLENEBİLEN BONUNUN VARLIĞI TEK BAŞINA BİR ALACAĞIN VAR OLDUĞUNU GÖSTERMEZ. HAKİM DİĞER DELİLLERLE İPTALİ İSTENEN MUVAZAA İDDİALI TAKİBİN GERÇEK OLUP OLMADIĞINI ARAŞTIRMALIDIR.

T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/4539
K. 2009/5216
T. 3.6.2009

818/m.18
2004/m.142, 235
1086/m.299

DAVA : Taraflar arasındaki sıra cetveline itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Dava, muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davasıdır.

Davalı vekili, davacı yanın iddialarının gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin diğer davalı borçlunun yanında plasiyer olarak çalıştığını ve yaptığı ciro karşılığında prim aldığını, borçlunun ödeyemediği hak edişlere karşılık bono verdiğini, muvazaa kastı olmadığından derhal takibe girişilmediğini, takibin hızlandırılması için girişimde bulunulmadığını, borçlunun başka araçlarına da haciz konulduğunu ve satış istendiğini ileri sürerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, davalı yanın takibinin usulüne uygun olduğu, davalı ile borçlu arasındaki borç ilişkisinin, bonoların tanzim tarihinin ve takip tarihinin davacının takip tarihinden önce olduğu ve bu nedenle sıra cetvelinde hukuka aykırı yön bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklı üzerindedir. Davalı, alacağının varlığını ve miktarını usulüne uygun delillerle kanıtlamalıdır. Her zaman düzenlenmesi mümkün olan bono, alacağın varlığını ispatlamaya tek başına yeterli değildir. Bu durumda mahkemece, davalı alacaklının borçlu ile arasındaki alt ilişkiyi belgelendirmesi, satış tutarları ve prim oranları konusundaki delillerinin ibrazı sağlanarak, gerekirse davalı borçlunun buna ilişkin ticari kayıtlarının da incelenmesi, davalı yanın takibine dayanak kıldığı bononun keşide ve vade tarihi itibariyle Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 299. maddesi çerçevesinde değerlendirmesi ve varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle temyiz olunan hükmün davacı şirket yararına ( BOZULMASINA ), peşin harcın istek halinde iadesine, 03.06.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder